24 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir kaç yıl önceki YORUM (*)

...bazı şeyleri anlamak için geçmişe bakmak gerekiyor!...



















(*) DEMİRER, Mehmet Arif. Atatürk Bayar ve DP Ekseninde Masallar & Gerçekler, Lazer Yayınları, Ankara, 2005, 82-85.





...yıl 2009. Demokratik (!) Açılım!...




21 Ağustos 2009 Cuma

Bekliyoruz!

Konuya bugün de devam edeceğim, önemlidir. Başbakan; “belge sahteyse daha vahim” demişti. Genelkurmay Başkanı da; “belge sahte çıkarsa görün bakalım neler olacak” diye açıklama yapmıştı.
Bekliyoruz neler olacak?
Başbakan ne diyecek?
Genelkurmay ne yapacak?
Bülent Arınç, şimdi niçin ağlayacak?
Gerçekliği kanıtlanmamış belgeyi gerçekmiş gibi yazarak “tetikçi durumuna” düşen liberal aydınlar, iktidar yalakaları, eski kaşarlanmış cuntacı solcu yeni ABD yandaşları, Fethullah demokratları, Abant toplantısında kendisini Obama zannedip, “Yes we can...” bağırtısı yükselticileri hangi tavrı alacaklar? Onları tetikçi durumuna düşürenin kim ya da kimler olduğunu, büyük planın ne olduğunu merak edecekler mi?
Eğer belge sahteyse, sahtekârlığı yapan gerçek.
Kimin kaleminden çıktı bu sahtekârlık, hangi sahtekârın bilgisayarında yazıldı? Ergenekon’dan tutuklu avukatın bürosunda masasının çekmecesine gece gizlice kim o belgeyi koydu? Çekmeceye koyulmuş belgenin bir ihbar üzerine polis baskını ile bulunmasından ve savcıya teslim edilmesinden sonra 5 gün niçin beklendi? 5 gün sonra kim bu sahtekârın elinden çıkmış fotokopiyi alıp “süzme sızdırma-vurma kollama gazeteciliğine” yayınlasınlar diye verdi? Ne olduğu belirsiz belgeyi, gerçekmiş gibi ilk yayınlayan gazetede (Taraf) yüzü kapatılarak fotoğrafı basılan ve “orduda darbeciler var, bundan Genelkurmay Başkanı’nın da haberi var” iddiasında bulunan general kimdi?
O yüzsüz general!
Niçin ortaya çıkmıyor?
Niçin “Bendim o” demiyor?

***
Bu soruları sormanın.
Ve cevaplarını aramanın.
Sahtekârın bulunmasını istemenin şimdi zamanıdır. Kara çalarcasına ve sinsice “ordu darbecilikten vazgeçmedi senaryosu yazmaya” giriştiler. Bunu da halka “demokrasi standartlarını yükseltme girişimi” diye yutturmaya kalktılar.
Nezih olamadılar.
Önce bir belge yazıldı.
Avukatın bürosuna kondu.
Sonra gazeteye sızdırıldı.
Ordu darbeden vazgeçmiyor, “iktidar partisi AKP ile Fethullah Gülen’i bitirme” belgesi yazıyor diyerek dünyayı ayağa kaldırdılar. İktidar partisinin önde gelenleri toplu halde savcıya gidip, “bak ordu bize darbe yapma kirli niyeti taşıyor” diye suç duyurusunda bulundu.
Tamam da belgenin aslı var mı?
Varsa nerede?
Kim yazdı, nerede yazdı?
Kaç kişiydiler?
Belgenin aslını soran, soruşturan, takip eden demokrat gazeteci(!), demokrat başbakan(!), demokrat hocaefendi(!), demokrat cumhurbaşkanı(!), demokrat bakan(!), demokrat milletvekili(!), demokrat yandaş yazar(!), demokrat profesör yazar(!), şimdi yukarıda sıralanan sorulara cevap vermek zorunda.
***
Albay Dursun Çiçek!
30 yıllık asker, kurmay subay.
5 sene askeri okul öğrenciliğini de sayarsan 35 yıl halkın parasını harcamış, albaylığa kadar yükselmiş bu halk çocuğuna aslı bulunmamış bir kâğıt parçasıyla “kara çamur çalmaya” kimin hakkı var? Albay olmuş, terfi bekleyen halk çocuklarına leke sürmeyi hangi demokrasilerde yapıyorlar?
Siz ne biçim demokratsınız?
Şimdi Ankara Başsavcılığı “gerçeğe aykırı belge düzenlemek” soruşturması yürütüyor.
Bekliyoruz!
Başbakan ne diyecek?
Genelkurmay ne yapacak?
Bülent Arınç, şimdi niçin ağlayacak?
Sahtekâr ne zaman bulunacak?