30 Haziran 2009 Salı

SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK...








SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK SÜTTE LEKE VAR AKAPE'DE YOK...........




YERSEN, DOLAPTA YAPRAK SARMASI VAR...

29 Haziran 2009 Pazartesi

"Kuresel Kraliyet"in Maskesi"

2004

Turkiye'nin adim adim yok edilme sureci yasadigina dikkat ceken Prof. Dr. Oktay Sinanoglu, AB'nin bu surecte kullanilan bir maskeden ibaret oldugunu soyledi. Masasi' programina konuk olan SINANOGLU ile yaptigi soylesinin metni.


"Kuresel Kraliyet"in Maskesi"


Yeni bir kolelik turu icin adeta nefeslerin tutuldugu 17 Aralik oncesinde AB sureci hakkinda bilgi veren unlu bilim adamimiz Prof. Dr. Oktay Sinanoglu, AB arkasindaki guclere dikkat cekti. AB kullanilarak Turkiye'nin tasfiye edilmekte olduguna, bunu da "kuresel kraliyet" denilen bir gercegin yaptigina isaret etti.


Ne zaman uyanacagiz?

Hic kimsenin hic bir seyden haberi olmadigini soyleyen Prof. Dr. Sinanoglu,
"Adamlar kolelik gunu almak icin kanunlar cikariyor. AB'nin boyle bir sey
istedigi yok. Baskasi bir taraftan Turkiye'yi tasfiye ederken ayarli basinla
'AB istiyor' diyorlar. Millet oyalaniyor. Turkiye'yi, adini, sanini tarihten
yok etmek plani adim adim uygul1aniyor. Ne zaman uyanacagiz?" dedi.


Kultur bombasi yedik


Muharrem Bayraktar'in Sohbet Masasi'na konuk olan unlu bilim adamimiz Prof. Dr. Oktay Sinanoglu, "Japonya'ya atom bombasi attilar. Agacin dallari, yapraklari yandi. Sonra tekrar cikti. Bize ise daha kotusunu, kultur bombasi attilar. Agacin koklerini kuruttular" seklinde konustu.


Turkiye bir cendere icine SIKIstirilmis vaziyette, Turkiye nereye dogru gittigini bilmez bir vaziyette onune surekli getirilen konularin, adeta bir ates cemberinin icinde bogulma tablosu yasiyor. Ates cemberi icinde bogulmakt a olan Turkiye'yi iceriden ve disaridan cok iyi gozlemleyen insanlardan biri Prof. Dr. Oktay Sinanoglu'nu Sohbet Masamiza davet ettik.
Kendisi ile konusulacak cok konu var elbette. Prof. Dr. Sinanoglu daha onceleri kendisi ile yaptigimiz soylesilerde 2000 yilindan itibaren Turkiye'nin uzerine iyice cullanacaklarini soyluyordu. Su anda da en kesif hatlariyla iste bu, Turkiye'nin isinin bitirilmesi surecini yasiyoruz. Bunu matematik olarak tahmin ettigini soyleyen Prof. Dr. Oktay Sinanoglu, bunlari dikkatli herkesin de cok onceden gorebilecegini belirtiyor. Fakat bizim insanimizin bir ozelligine dikkat cekiyor. "Basina bir musibet gelmeden farkina varmiyor" diyen Prof. Dr. Oktay Sinanoglu ile soylesimiz soyle surdu:


MILLETE YUTTURULAN YALANLAR


Sayin Hocam, Turkiye, su anda tamamen AB'ye kilitlenmis durumda. Politikasi, ekonomisi, siyaseti, vatandasi ile "acaba bize 17 Aralik'ta muzakere tarihi verecekler mi?"yi hem de paranoyak derecesinde konusuyoruz.

Ne oluyoruz?


Prof. Dr. Oktay Sinanoglu- Ben ABD'de oldugu gibi devamli olarak Avrupa ulkelerinde de faaliyetlerde bulunuyorum. Bundan bir kac sene once inanilmaz, vatanin tasfiyesine yol acacak kanunlar sessiz-sedasiz cikariliyor, kimsenin sesi cikmiyor. Sonra da biraz da ustu kapali olarak
"AB istedi de yaptik" diyorlar. Biz ondan iki gun sonra Avrupa'ya gidiyoruz. Bu islerden dogru durust anlayan Avrupalilarla gorusuyoruz. "Gazetede okuduk. AB istiyor diye soyle soyle kanunlar cikarmissiniz. Biz sasirdik" diyorlar. Kimisi dusmansa soyle bir guluyor. Biraz insancil olanlari ise "vah vah, ne yaptiniz?" diyor. Avrupa'nin bu islerden haberi bile yok. Kac senedir, yaziyoruz, ciziyoruz, hâlâ uyuyoruz. Insaf. Bir millet boyle omrubillah uyutulamaz ki. Bir de illete yutturdular. "AB'ye girecegiz. Herkes orada is bulacak. Zengin olacak" dediler.


"ON SENEYE KALMAZ DAGILIR"


Bize is ver meyecek mi AB?


Sinanoglu- Ben AB ulkelerinden daha yeni geldim. AB'nin en onemli ulkesi Almanya'nin alti ay icinde daha da fakirlestigini gozunle goruyorsun. Almanya en duzgun ulkelerden biridir. Herseyi muntazamdir. Ama tramvay yollarinda her tarafi ot burumus. "Ne oldu sizin Almanya'ya?" diyoruz. "Ne yapalim. Belediyenin parasi yok" diyor.

Issizlik almis yurumus. Almanya'nin merkez bankasi gibi en buyuk bankalari yabancilarin eline gecti. Onlara borsa numaralari cekmisler. Zayif durumda birakmislar. Sonra da hisselerini
ucuza toplamislar. Siz hangi AB'den bahsediyorsunuz? Avrupa'nin en buyuk adamlarindan, isin basinda olan adamlardan biri gecen sene Le Monde iki sayfa yazmisti. "Hangi AB? Burasi 10 seneye kalmaz dagilir" diyordu.


Yani dagilan bir birlige mi girmeye calisiyoruz biz?


Sinanoglu- Avrupa ulkelerinde tabanda, AB'den memnun olan daha bir kisiye rastlamis degilim. Hepsi AB'den SIKayetci, hepsi Euro'dan kan agliyor. Vaktiyle soylemistim. "Bu Euro ile Avrupa'yi soyacaklar, cokertecekler" demistim. Kuresel kraliyet olayinin ara nagmesi Avrupa. Avrupa'nin basi belada, dertte. Avrupa'da simdi "Fransa ve Almanya'yi bombalayacaklar" diye
herkesin odu patliyor. ABD'de muazzam bir Avrupa, ozellikle Fransa ve Almanya dusmanligi koruklenmeye basladi. Amerikan ahalisini bir dusman icad edip, ona saldirtmak cok kolaydir. Ahaliyi bir kiskirtirlar, sonra da giderler oralarda bir seyler yaparlar. Musluman dusmanligi zaten vardi.
Iki senedir de muazzam bir Avrupa dusmanligi pompalaniyor. Avrupalilarin da 3. Dunya harbi cikacak diye odu patliyor. Durum bu iken, dunya birileri tarafindan buyuk bir ucuruma dogru surukletilirken ertesi hafta Turkiye'ye geliyorsun, macmis, popmus, o parti imis, bu parti imis, AB imis gibi bir suru hikayelerle millet mesgul ediliyor.


Turkiye'de estirilen hava su: Avrupa bagrini acmis bizi bekliyor.

"Gozlerimiz yollarda kaldi. Nerede kaldiniz?" diyorlarmis.


Sinanoglu- Adamlar her gun beyanat veriyor. "Biz bunlari kesin almayiz" diyor. Ondan sonra da "Su tarihte belki sizinle gorusup gorusmeyecegimizi kararlastiririz" diyor. Aslinda isin asli o degil. Bir kere sen Amerika'li mi, Avrupa'li mi olmak istiyorsun? Baska bir sey olmak isteyen, uc-bes kisi haric zaten kalmadi.

ABD ile AB birbirine karsi mi yoksa ayni takim mi? Gorunuste karsi gibi diyelim. En azindan rakipse, Amerika, cantasinda olan seyi rakibine verir mi?


NE ZAMAN UYANACAGIZ?


Demek ki biz daha yonumuzu bile cizmis degiliz.


Sinanoglu- Ne yonu, bize disaridan ne derlerse 50 senedir o oluyor. Her sey talimatli oluyor. Bir millete bunlar, dusmanlar tarafindan 10 sene yapilir. Sonra millet akillanir, toparlanir. Ama bizde 50 senedir hep boyle gidiyor. Boyle milletleri t arihten silerler.

Hâlâ "Cocugumu koleje gonderecegim.

Ingilizce egitim yapiyor" diyorlar.

Ingilizce egitim yapiyor da ne oluyor.

Cocuk, hic bir sey ogrenemiyor. Bir de kimligini kaybediyor.

Turk oldugunun farkinda degil.

Muslumanliktan haberi yok. Dunyadan haberi yok. Ondan sonra top, pob vs ile ugrasiyor. Okumadan imzayi basiyor. Topraklarin verilmesi icin bes tane gizli kanuna 550 milletvekili imzayi basti.

Yarin, obur gun, "Buralar bizim, Siz cikin, gidin" diyecekler.


Turkiye'de mahalle satin alan Ingilizler var.


Sinanoglu- Ingiliz mi bir bak bakalim. Acaba ne? Bir da bak bakalim aslinda nedir?


Butun dunya karismis vaziyette. Buraya geliyoruz. Hic kimsenin hic bir seyden haberi yok. Millet nelerle mesgul. Millet oyalaniyor. Turkiye adim adim goturuluyor.

Adamlar gun almak icin kanunlar cikariyor. AB'nin boyle bir sey istedigi yok.

Baskasi bir taraftan Turkiye'yi tasfiye ederken millete ayarli ba sinla "AB istiyor" diyorlar.

Vatan elden gidiyor.

Ne zaman uyanacagiz?

Turkiye'yi, adini, sanini tarihten yok etmek plani adim adim uygulaniyor. Simdi 9'a 5 var.


AMERIKALILAR ZIRCAHIL


Insaallah bu bes dakika hic gecmeyecek. Biraz once Amerikan halkinin cok cahil oldugunu soylediniz. Bizde ise Amerika deyince cok bilincli, cok kulturlu akla geliyor. Bu cahillik meselesini biraz acabilir misiniz?


Sinanoglu- Ingilizlerde bir avam, bir de asilzadeler, lordlar vardir.

Ikisinin de ayri meclisi vardir. Avam kamarasi, lordlar kamarasi vardir. Sinif farki hâlâ vardir.

Bu, Amerika'ya da gecti. Amerika, lordlar istemedi.

Ama para asilzadeleri turedi. Bir de en fazla bir milyon kisiden olusan cok iyi yetismis, her seye kafasi calisan, Amerika'yi Amerika yapan bir ust sinif da vardir.

Bunlarin egitim sistemi de farklidir.

Halk cocuklarinin gittigi okuldan halk şikayetcidir. Bir eyaletin en iyi liselerinden birinde
matematik dersini kac senedir futbol kocu verirmis. Bir de Turkiye'den 30-50 bin dolar vererek gelen ogrencilerin buyuk cogunlugu bu fasulye universitelere gider. Bir iki milyonluk takimin egitimi sato gibi yerlerde ozel okullarda olur. Oradan cikanlar da Harvard ve Yale gibi üniversitelere, Osmanli Devletinin Enderun'u gibi okullara gider.

Amerika'nin iki tane Enderun'u vardir.

Hukumetmis, siyasilermis hepsi bu iki enderundan cikar. Sayi da az tutulur. Oburlerinde 50 bin ogrenci vardir. Bunlarda doktora dahil alti binden fazla yoktur. 270 milyonu tamamiyla kara cahil yetistirirler. Sartlandirirlar. Bunlar hemen inanirlar. Gaza gelirler. Dunyadan haberleri yoktur. Irak neresi, Turkiye neresi, hic haberleri bile yoktur. Bastakilerin dediklerine tesnedirler. Diyelim, Muslumanlar, Avrupalilar, karsi geldikleri zaman hemen "asalim, keselim, nukleer bomba atalim" derler. Ayak takimindan gelen askerleri goruyorsunuz, neler yapiyorlar. Bunlari mezheplerle bagla mislar. Armageddon savasi meselesi var ya, iste 2000'lerin baslarinda Ortadogu'da buyuk bir savas olacak, her taraf yerle bir olacak, Muslumanlar yok edilecek, ondan sonra da bunlarin mesihleri gelecek; boyle yutturmuslar. Bunlar da "Aman bir an evvel oralari
bitirelim de mesihimiz gelsin" diyorlar. % 60 boyle abuk sabuk seylerle ugrasiyor. Bir de "ortalik yikilacak, dunyanin sonu gelecek. Biz ne olacagiz?" demesinler diye "Bizim takimdan olanlar, her yer yerle bir olurken tanri tarafindan alinacak, Cennet'te korunacak" demisler, yutturmuslar. % 40 da akli basinda insanlardan olusuyor. ABD'nin temeli bozuldu, anayasasi islemez oldu, diye aglasan % 40 insan var. Dunya boyle. Ortalik cok feci. Turkiye ise AB gun verecek diye vakit geciriyor. Her ulkede satilmislar vardir.


SATILMISLARIN MIKTARI ARTTI


Turkiye'de de var mi?


Sinanoglu- Turkiye kadar Afrika'da bile bulamazsin. Hic bir yerde bulamazsin. Niy e bu kadar cok artti? Haitili bir arkadas bir gun "Kulturun gitmisse her seyin gitmis demektir" dedi. Biz de 20 seneden beri yazdik ki "Turkcen giderse her seyin gider." Cunku Turkcen giderse kulturun, gonlun, geleneklerin, inanclarin, tasavvufun, herseyin gider. Ondan sonra topraklarini, fabrikalarini, tarimini da gotururler, ac birakirlar, seni keserler. Milletin gelenekleri, tasavvufu, inanclarina makas atildiktan sonra, egitimde de tarzan, ana okullarinda Micky Mouse yetistirirsen olacagi budur. Milleti millet yapan ortak unsurlar kalmadikca satilmislarin miktari
da artti.


"Biz Bizansin cocuklariyiz" diyenlerin sayisi da artti.


Sinanoglu- Artar. Onlar Bizansin cocuklaridir, dogru. Ama biz degiliz. Biz, Asya'dan gelmis, 10 binlerce yildir dunyanin en buyuk medeniyetini, en buyuk devletlerini kurmus, Bati'ya da 1700'lere kadar ilmi, tibbi, matematigi, cebiri, bunlarin hepsini ogretmis serefli bir milletin torunlariyiz.


AFRIKA'DA BILE BOYLE ULKE YOK


Amerika'nin Turkiye'yi AB'ye birakmayacagini soylediniz. Arada gizli bir kavga mi var?


Sinanoglu- 1945'ten beri burayi kim yonetiyor? Butun mallari, tarimi, bankalari ile geldiler, bizimkileri yok ettiler. Soya fasulyesini Turkiye'de yasaklatiyor. Cunku burada kendi getirip satiyor. Bugdayi, tutunu oyle yaptilar. Butun bunlar elinde olan bir devlet, hâlâ herseye evet demeyen Avrupa'ya seni verir mi? Sen olsan rakibine en kiymetli varligini verir misin? O bakimdan "AB istiyor" diye cikartilan kanunlarin AB ile alakasi yok. Dunyayi yok etmek isteyen kuresel kraliyetcilerin -yakinda Amerikanin da basina bela oluyorlar- isi bu. Onlar dedirtiyor. Buradaki gizli cemiyet uyesi gibi kuyruklar da "eyvallah" deyip imzayi basiyorlar. Hatta gormeden basiyorlar. Bu, en az 50 yildir devam ediyor.


Ne aci bir durum bu degil mi?


Sinanoglu- Aci durum tabiî. Ama aciyi bilmezsen kafani kestikleri zaman haberin olmaz. Hayrettir ki toplu halde millet intihar ediyor. Azmanistan cokse bile hemen bagimsiz olup bu ulke kendini toparlar mi? Hayir! Cunku en kotu somurgelesme gonullerin, kafalarin somurgelesmesidir. Bize bu yapildi. Egitimle yapildi. Isin temeli egitimdir. Onun icin veliler okula gitsin. "Dogru-durust egitim yapin" desin. "Cocugum meslekini, kendi tarihini dosdogru ogrensin. Kulturune vakif olsun" desin. Once egitim-kultur isini halletmek sart. Yoksa tarihten silinecegiz. 2-3 yilda bir bakan degisir. Yeni bakan isin aslini ogreninceye kadar asillar getirir sana her seyi
imzalatir. Afrika'da bile boyle bir ulke yok. Onun icin bunu iktidardan beklemeyin.

İs velilere dusuyor.

22 Haziran 2009 Pazartesi

İRAN TÜRKTÜR TÜRK KALACAK YADA İRANDAKİ SON GELİŞMELERE ETNİK BİR BAKIŞ




İran en az son 1000 yıldır Türklerin yönetiminde olan bir ülkedir.

İranın yönetiminde sırası ile Gazneliler , Selçuklular , Harzemşahlar , Cengiz devleti ve İlhanlılar , Timur İmp,Safevi devleti ve hanedanı , Afşar hanedanı ile Zand ve Kaçar Türk hanedanlıklarınca yöönetilmiştir. İranın yaşanabilir bölgelerinin ( yani bu günkü Gürcistan , Ermenistan ve Azerbaycan devletlerini ve kısmen bu günkü Türkiyenin bazı doğu illerinide içine alan ama esasen tüm bu günkü İranın kuzey alanları İran ortalarındaki çöllük alanlara kadar olan bölgeler )sahibi bu gün dahi Türklerdir.



İranın entellektüel birikiminin büyük bölümü , aydın okumuş nufusu , ticaret ve sanayi sermayesinin sahibi,akademisyen ve sanatcıları en iyi sporcuları , en önemli en yetkin dini adamları ve liderleri hep Türklerdir. Ülkenin bu gün ağırlıklı kimliğini oluşturan dini kimliğininin oluşturan şiilik , Sünni Osmanlının çok güçlenmesine karşılık 16. ve özellikle 17. yüzyılda Oğuz Türkü Safevi Hanedanın uygulamaları ile kazandırılmıştır.

Ülkenin yönetimini en zayıf olduğu bir dönemde- ki aynı dönemde Osmanlı sonrası Anadolu ve Rumeli Türklüğüde yok edilmek üzereydi- yani 20.yüz yılın başında İngiliz Rusya mutabakatı ile Fars kökenli hanedana teslim edilince İran Türklüğü büyük bir baskı altına girmişti.

Ama İran Türklüğü buna şartların olgunlaştığı ilk anda İSLAM DEVRİMİ ile cevap verdi.Kısmende olsa bazı haklar elde edebilmeyi bu yolla sağladı. İran İslam Devriminin arkasındaki dini kadrolar Türk Ulemaysa , İslam devriminin dayandığı insan kitleside Türklerdi. Kaldı ki Devrimin ateşi Azebaycan topraklarında ve nufusunun büyük bölümü Türk olan Tahran da yakıldı .

Bu sayede İranın Türk kimliği yeniden özgürleştirilmeye ve görünür hale getirilmeye çalışıldı. Ama özellikle 1990 lardan sonra Azerbaycanın Sovyetlerin dağılması ile Rusyadan bağımsızlığını kazanması sonucu yavaş gelişen bu İranın Türk kimliğinin güçlenmesi ve özgürleşme konusunda halkın talepleri daha da hızlandı .

Ama Türkiye de nasıl Türk kimliği aynı dönemde saldırıya uğramaya başladı ise İranda da saldırı başladı.Küresel güç bir çok önlemi arka arkaya aldı ve bu gün devrimin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra son 5 - 6 yıldır İranın Türk kimliği yeniden saldırı altına girdi.

Son yaşanan gelişmeler bu sürecin geri döndürülmesi ve Türk kimliğinin yeniden İran çoğrafyasına hakim olabilme cabasından başka bir şey değildir.

13 Haziran 2009 Cumartesi

BİLİNEN TARİHİN BİLİNMEYEN YANLARI

BİLİNEN TARİHİN BİLİNMEYEN YANLARI


Hitler, dünya tarihindeki gelmiş geçmiş en faşist ve psikopat lider olarak bilinir. Çoğu kişi Hitler'i şizofrenin eşiğinde olan, fanatik Alman milliyetçisi psikopat bir lider olarak tanır, ancak gerçekte hiç kimse Hitler hakkında bildiklerinin kendilerine anlatılan resmi tarih senaryosundan başka bir şey olmadığını bilmez. Hitler, hakkında en çok komplo teorisi uydurulan tarihi liderlerden (kuklalardan) birisidir. ABD'de sivri çıkışları ve dürüst kişiliği ile tanınan Texas Üniversitesi tarih profesörlerinden Texe Marrs'ın 2007 Mayıs'ında çıkan kitabının adı Bilinen Tarihin Bilinmeyen Yanları.


Kitapta

1- Dünyayı yöneten Yahudi ailesi: Rotschild

2- Osmanlı devletinin planlı olarak nasıl dağıtıldığı

3- Arap birliğinin nasıl parçalara ayrıldığı

4- 1.Dünya Savaşı

5- Kukla Diktatör Hitler

6- 2.Dünya Savaşı

7- İsrail devletinin kuruluşu

8- Kennedy Suikastı

9- MOSSAD suikastları

10- 11 Eylül saldırıları olmak üzere 10 bölüm yer alıyor.


Bu bölümlerde yazarın savunduğu iddialar, kanıtlarla net bir biçimde ortaya koyuluyor. Öncelikle son yıllarda Türkiye'de ortaya çıkan Hitler hayranlığına ve "Türk Nasyonal Sosyalizmi" gibi kavramlara bir cevap olarak Hitler'in tarihi kimliğinin ardında yatan karanlık bağlantıları ana hatlarıyla sizlere aktarmaya çalışacağım.


DÜNYAYI YÖNETEN AİLE: ROTSCHILD AİLESİ


Çoğu kişi Rotschild ailesinin adını bile bilmez. Bu ailenin adı, ne Forbes dergisinin düzenlediği ''Yılın Zenginleri'' bölümünde yer alır, ne de dünya jet-sosyetesinin partilerinde geçer. Ancak birçok ülkenin diplomatı bu ailenin adını duydukları zaman beş dakika durmak zorundadır. Çünkü bu aile dünya tarihi sahnesinde 1590 yılından beri vardır ve dünya, bu Yahudi ailesinin çok gizli faaliyetleri neticesinde bugünkü şeklini almıştır. Çoğu kişi dünyada hiçbir ailenin böylesine bir gücü elindetutabileceğine inanamaz. Çünkü bir ailenin böylesine siyasi ve ekonomik bir gücü nasıl elde ettiğini bilmiyordur. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki aile derken üç-beş kişilik çekirdek bir aileden bahsetmiyorum. Rotschild ailesinin bugün 1000-1500 civarında ferdi olduğu bilinmektedir. Bu ailefertlerinin her biri, dünyanın gelişmiş, ya da gelişecek olan ülkelerinde, çok derin faaliyetler sürdürmek üzere dağılmışlardır. Dünyada olan her siyasi ve ekonomik gelişmeyi, İsrail devletinin çıkarlarına uygun düşecek şekilde düzenlemek en kutsal görevleridir.


Ailenin geçmişi 16.yüzyıla dayanıyor. Aile İngiliz Kraliyet Saraylarında kralın yaverliğini yapan bir aile olarak ortaya çıkıyor önceleri. Kralın izlemesi gereken siyaseti ve dış politika stratejilerini bu aile belirliyor. Sadece bununla da yetinmeyip kraliyet saraylarındaki tüm ihaleleri kazanarak bu ihaleleri başarıyla sonuçlandırıp, hatırı sayılır bir servetin de sahibi oluyorlar. İngiliz saraylarındaki kariyerleri sayesinde kolayca kazandıkları astronomik paralarla tarihin ilk bankacılık faaliyetinigerçekleştirip, İngiliz çiftçilerine de astronomik faizlerle tarım kredisi vermeye başlıyorlar ve 50 sene geçmeden neredeyse İngiltere devletinden daha zengin bir hale geliyorlar.


Faaliyet alanını iyice geliştirip derinleştiren Rotschild ailesi Avrupa'daki tüm imparatorlukları n saraylarında söz sahibi oldu. Sadece İngiltere'de değil, Avrupa'nın dört bir yanında tarımla uğraşan insanlara yüksek faizle kredi vererek, altın ve gümüş komisyonculuğu yaparak servetlerini iyice büyütüyorlar. Ekonomik gücü, aklın ve mantığın sınırlarını zorlamaya başlayan Rotschild ailesi, daha da karanlık ve karlı bir işe girişiyor. İşin adı "Savaşa giren devletlere faizle borç vermek" Bunun ilk icraatını İngiltere-Fransa savaşında gerçekleştiriyorlar. İngiltere'ye savaşa girmesi için faizli borç olarak 35 ton altın veriyorlar. İngiltere, Fransa karşısında yeniliyor ve Rotschild ailesine olan borcunu ödeyemiyor. Borcun oluşturduğu mükellefiyetten dolayı, İngiliz Merkez Bankası yani Bank of England Rotschild ailesine devrediliyor. Rotschıld ailesi İngiliz devletinin bu devretme işlemini bir şartla kabul ediyor: İngiliz sterlinini kendilerinin basması şartı. İngiliz hükümeti bu şartı o dönemde kabul etmek zorunda kalıyor ve İngiliz sterlinini basma yetkisi bu Yahudi ailesine veriliyor. Görünüşte ekonomi hakkında pek bilgisi olmayan arkadaşlar için bu durum pek bir şey ifade etmeyebilir. Para basma yetkisini başka bir kuruluşa ya da şirkete vermek demek aynı zamanda ülkenin bağımsızlığını da bu kuruluşa satmak demektir. Çünkü bir ülkenin bankası o ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülkenin hazinesine değerli maden koymak zorundadır. Örneğin Türkiye Merkez Bankası, devlet matbaasında 20 YTL basıyorsa eğer, devlet hazinesine de 20 YTL değerindeki altını, elması ya da petrolü koymak zorundadır. Aksi halde basılan para, kağıt parçasından başka bir şey olmaz. İşte Rotschild ailesinin de yaptığı şey budur. İngiliz sterlinini basarak İngiliz hükümetine faizle borç olarak vermiş ve karşılığında altın ve elmas almıştır. Bu şekilde bir yılda 12 ton altın kar ettiği ekonomi tarihçileri tarafından söylenir. Rotschild ailesinin en büyük girişimi ise İngiltere ile Amerika'daki kolonilerin savaşı olmuştur. Savaş sırasında Rotschild ailesi çok gizli bir biçimde Amerikan kolonilerini desteklemiştir. Amerika'nın İngiltere'ye karşıdirenişini yöneten kişilere yüklü miktarda silah yardımı yapılmış, İngiltere'nin bu savaşta yenilmesinin sağlanacağı garanti edilmiş ve karşılığında, kurulacak olan Amerika devletinin resmi para birimini basma yetkisi istenmiştir. İngiltere ile savaş konusunda çok umutsuz olan başkanWashington ve ekibi bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmiştir. Aile böylece günümüzde tüm dünyada çok popüler olan Amerikan dolarını basma yetkisini elde etmiştir.


Savaşı Amerikan kolonileri kazanmış ve İngiltere Amerika'dan elini ayağını çekmek zorunda kalmıştır. Savaştan yenik çıkan İngiltere bu sefer Amerika'ya yardım ettiği için Fransa'ya saldırmıştır. İngiltere, Rotschild ailesinin kendilerine finansal destekte bulunacağına güvenerek bu savaşa girdiyse de Rotschild ailesinden umdukları desteği bulamamışlardır. Rotschild ailesi el altından Fransa'yı destekleyerek Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını garantilemek istemiştir. Bir taraftan da İngiliz borsası üzerinde spekülasyona girişmiştir. İngiltere-Fransa savaşı sırasında borsada müthiş bir hareketlenme olmuş ve borsada oynayan halk, savaşı kazanacaklarını düşünerek girişimlerini arttırmışlardır. Bunu fırsat bilen Rotschild ailesi ''İngilizlerin savaşı kazandığı'' iddiasını ortaya atarak İngiliz halkının her şeyini borsaya koymasını sağlamıştır. Ancak, generaller ve ordudan geriye kalanlar yurda döndüğünde, İngiltere'nin savaşta kaybettiği ortaya çıkmıştır. Borsa anormal derecede yükselmiş ve böylece kağıtları elinde tutan Rotschild ailesi bu ticaretten en karlı çıkan isim olmuştur. İngiliz tarihçilerin ''Kara eylül'' diye nitelendirdiğ i bu olay ile Rotschild ailesi adeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele geçirmiştir. İyice gelişen Rotschild ailesi, Kenan diyarında Tanrı'nın kendilerine vaad ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için hazırlığa başlamıştır. Osmanlı Devleti'nin parçalanması için gerekli olan her şeyi yapmışlardır. Osmanlı devletine komşu olan ülkeleri finanse ederek Osmanlı'ya karşı savaşmaları için kışkırtmışlardır. Böylelikle sudan bahanelerle Osmanlıya saldıran Rusya, Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlıyı askeri ve ekonomik güç olarak iyice yıpratarak azınlık unsurların ayaklanmasını sağlamışlardır. Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış ve neticede isyan eden azınlıkların ayrı devletler kurmasına engel olamamıştır. Osmanlının en çok dış borcu Rotschıld ailesinin sahibi olduğu Bank Of England bankasınadır.


Osmanlı Devleti, Rotschıld ailesine olan borcunu ödeyecek durumda olmadığından Rotschıld ailesi bunu fırsat bilmiş, Osmanlıya iğrenç bir teklifte bulunmuştur. Sultan 2. Abdülhamit ile görüşen Lord Baron Rotschıld "Kudüs şehrinin, Filistin'in, Suriye'nin ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin, yeni kurulacak olan Yahudi devletine verilmesi karşılığında, Osmanlı devletinin tüm dış borcunu silme ve Balkanlar'da, Afrika'da kaybettikleri toprakları geri verme" teklifinde bulunmuş, ancak Abdülhamit teklifi şiddetle reddetmiştir. Abdülhamit, dinen böyle bir tutum sergileyerek büyük bir sevaba girmişse de Osmanlı devletinin yıkılma sürecini hızlandırmıştır. Daha sonraları Enver Paşa, Abdülhamit'in bu tutumunu tarihi bir hata olarak değerlendirmiş tir. Enver Paşa'ya göre Kudüs şehri ve Kenan diyarı Yahudilere geçici olarak verilmeli ve Osmanlı tekrar eski gücüne kavuştuktan sonra bu topraklar geri alınmalıydı. Atatürk'e göre ise Osmanlı devleti böyle bir şey yapsaydı bile yıkılmaktan kurtulamazdı çünkü Osmanlı üzerine korkunç oyunlar oynanıyordu. Özetleyerek anlattığım bu süreçten sonra Rotschıld ailesi bütün gücüyle 1. Dünya savaşının çıkmasını tezgahlamıştır. Rotshıld ailesinin hesaplarına göre 1. Dünya savaşı ve Arabistanlı Lawrence'in faaliyetleri, Arapların birçok parçaya bölünmesi ve İsrail devletinin kurulması için yeterliydi. Savaş gerçekleşmiş, Almanların önderliğindeki İttifak devletleri grubu savaşı kaybetmişlerdi. Rotschıld ailesinin hesapları tutmuş ve İsrail devletinin resmi kuruluşunun ilan edilmesine ramak kalmıştı. Ancak tarihi rüyaya çeyrek kala Rotschild ailesi ayrıntılarda küçük bir hata yaptığını fark etti. İsrail devleti kurulmaya hazırdı ama, dağ ve ovalardan ibaret olan İsrail topraklarında kim yaşayacaktı? Avrupa'nın gelişmiş kentlerindeki rahatlığa alışmış olan Yahudiler, İsrail'de yaşamaya nasıl ikna edilecekti ? Esas sorun buydu. Bu sorunun giderilmesi için Rotschild ailesi radikal kararlar aldı ve yeni bir savaş için gerekli olan ortam hazırlanmaya başlandı.


KUKLA DİKTATÖR HİTLER'İN ORTAYA ÇIKIŞI VE 2. DÜNYA SAVAŞI

Almanya, Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz halinde ve oldukça demoralize bir biçimde çıkmıştı. Devlet tüm ekonomik ve askeri gücünü kaybetmişti. Ve çok ağır yaptırımlar içeren savaş tazminatı anlaşmalarına imza atmışlardı. Ancak Almanya'nın borçlu olduğu ülkelerin merkez bankalarının %85'i Rotschild ailesine ait olduğundan Almanya nerdeyse sadece Yahudi Rotschild ailesine borçluydu. Rotschild ailesi, Almanya'nın, bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceğini biliyordu. Rotschıld ailesi, Alman Merkez Bankasının kendilerine devredilmesi karşılığında dış borçlarının silinmesini teklif etti ve Almanlar teklifi kabul etmek zorunda kaldı. Aslında bu durum sonun başlangıcıydı. Bırakın savaşacak parayı ve silahı, savaşta askere alacak erkek vatandaşı bile kalmayan Almanya tekrar tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve nasıl bulabilirdi ? Bunun için ancak Tanrının yardımı gerekirdi. Ancak daha onlar intikam planını yapmadan önce, Rotschild ailesi onlar için çok gizli bir plan yapmıştı bile. Bu plana göre sahte ama çok inandırıcı bir faşizm rüzgarı Avrupa'da esecek ve Yahudilere en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir şekilde şiddet ve baskı uygulanarak İsrail'e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı . Bu planın ilk bölümü Almanya'nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve hızla silahlanmasının sağlanmasıydı. Muazzam bir ekonomik ve askeri güce kavuşan Almanya'nın başına 1. Dünya savaşında er olarak savaşan fanatik milliyetçi Hitler getirildi. İtalya ise Alman Faşizmi'nin etkisi altında kalmış ve iktidara Mussolini gelmiştir. Mussolini'nin iktidara gelmesi Rotschild ailesinin
bir planı değil kendiliğinden gelişmiş bir olaydı ama bu durum Rotschıld ailesinin ekmeğine yağ sürmüştü. Hitler, hitabet yeteneği ve ürkütücü karizması ile Alman halkını yediden yetmişe peşinden koşturmuştur. Hitler'in konuşmalarında ve toplantılarında ise şaşırtıcı bir biçimde ana hedef Yahudilerdir. Hitler'in iktidara gelmesinden önce kardeş gibi bir arada yaşayan Alman ve Yahudi halkları birbirlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına rağmen oluşturulan yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bıçaklı hale gelmişlerdir. Savaştan önce Yahudi işadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar, ev kundaklamalar ve cinayetler ortamı iyice germiştir.


Zengin olan Yahudiler bir yolunu bulup Almanya'yı terk etseler de, fakir olan zararsız Yahudiler bir yere gidecek paraları olmadığından oldukları yerde kala kalmışlardı. O dönemler savaş dönemleri olduğundan Almanya'nın dışına çıkmak için büyük paralar ve bazı önemli bağlantılar şarttı. Hitler savaşı başlatmış ve Almanya'nın sahte intikam harekatı başlamıştı. Almanya savaşın ilk yıllarında başarı göstermiş ve Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerin tamamını çok kısa sürede ele geçirmişti. Özellikle Paris'e 2 saatte giren Nazi orduları İngiltere ve İspanya'nın iyice ürkmesine neden olmuştur. İngiltere'yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir taraftan da sözde Yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır. Yahudiler bir bir katledilmiş ve imha fırınlarında yakılmıştır. Ortada öyle korkunç bir ortam vardır ki, savaştan sonra bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki pis kokudan dolayı hava alanında kusmuşlardır. Havadaki pis kokunun nedeni ise sürekli olarak yakılan insan cesetleri ve çürümüş cesetlerdir. Savaştan sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya'da ortaya atılan iddialara göre neredeyse hiç Yahudi bırakılmamıştır. Ancak Sovyet araştırmacılar durumun hiç de öyle olmadığını savaşta katledilenlerin sadece %15'in Yahudi olduğunu net ve çarpıcı belgelerle kanıtlamışlardır. Bu belgelere göre savaşta öldürülenlerin çoğu ermeni, çingene ve Polonyalılardı . Geriye kalan zengin Yahudiler Rotscild ailesinin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile ve Amerikan askerlerinin denetiminde, gizlice (Amerika'ya değil) İsrail'e kaçırılmışlardır. İsrail'e getirildikleri dönemden İsrail devleti kuruluncaya kadar olan süreçte tabiri caizse Allah'ın dağında prefabrik usulü yapılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmişlerdi. Kaçmak için girişimlerde bulunanlar ise Tevrat'ın emrettiği bir biçimde idam edilmişlerdir. Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde Yahudi soykırımı yapılmış, tüm dünyada Yahudilere yönelik şiddet eylemlerine girişilmiş ve Yahudiler İsrail'e göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Yani Rotschild ailesi 1. Dünya savaşında yarım bıraktığı işi 2. Dünya savaşında tamamlayabilmiş tir. Aşırı dindar bir aile olan Rotschild ailesi, kendilerine göre, Tanrı'ya olan sözü yerine getirmiştir.


BAŞKAN KENNEDY'NİN ORTADAN KALDIRILMASI

2. Dünya savaşından sonra kurulan İsrail devletinde her şey 1960 yılında John Fitzgerald Kennedy'nin Amerikan başkanı olmasından sonra değişmiştir. Kennedy Amerikan tarihinin en genç Başkan'ıdır ve aynı zamanda ilk katolik Başkandır. Kennedy'den önce Amerika'da katolik bir Başkan hiçbir zaman olmamıştır. John F Kennedy'nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere büyükelçiliği yapmıştı. Ne babası, ne de Başkan Kennedy Yahudilerle iyi geçinemiyorlardı. Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da Yahudilerin boy hedefi haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştı. Sigmund Rotschild, Kennedy'ye "Başkan seçildiğinde Ortadoğu'da İsrail tarafını tutan bir politika izlemesi karşılığında, milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını karşılamayı" teklif etmiştir. Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış hissettiğini belirttirmiştir. Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. Kennedy'ye göre lobilerin faaliyetleri, Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.


KENNEDY İLE İSRAİL BAŞKANI BEN GURİON'UN NÜKLEER KAVGASI

İsrail kurulduğu günden beri Ortadoğu'da süper güç olma hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İsrail Devleti hızlı bir "nükleer silahlanma programı" izlemeye başlamıştır. İsrail'in Dimona Çölü'nde kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretmesi Başkan Kennedy'yi çok rahatsız etmiştir. İsrail'in nükleer füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri vuracak kapasitede ve menzilde olması Kennedy yönetimini önlem almaya mecbur bırakmıştır.


Kennedy, Ben Gurion'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda ''İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirtmiştir''


Ben Gurion da cevap olarak gönderdiği mektupta Kennedy'ye ''Genç Adam'' diye hitap etmiş ve bazı ağır ithamlarda bulunmuştur. Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış ve hakaretleşmeye dönüşmüştür. Bu durum üzerine tepki olarak Ben Gurion istifa etmiştir. Ünlü Yahudi politikacı Henry Kissinger ''İsrail'in nükleer programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir'' diyerek Kennedy'yi ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Kennedy bununla da yetinmemiş ve 4 Haziran 1963'te Amerikan Temsilciler Meclisi'ne danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan Dolar'ını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası'na vermiş ve ''bir ülkenin parasının denetimin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu'' belirterek kendi sonunu hazırlamıştır. Federal Reserve Bank, İsrail'in en büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. Kennedy, dolar basma yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah damarını kesmiştir. Neticede İsrail için Kennedy'nin etkisiz hale getirilmesi farz olmuştur. Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş bir umuttu, çünkü Kennedy halktan büyük destek görüyordu. Kennedy'ye seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaad eden bir politikacıydı. Tek bir çare gözüküyordu. O da suikast idi. Kennedy bir şekilde öldürülürse Amerikan yasaları gereği yerine yardımcısı getirilecekti. Kennedy'nin yardımcısı Lyndon Johnson'dı. Johnson tam bir İsrail taraftarıydı. Üstelik Kennedy ile hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre Kennedy kendisini kovmaya çalışıyordu. İsrail, suikast kararı alır ve bunu, Amerikan derin devleti içindeki bağlantılarını kullanarak gizlice uygulamaya koyar. Kennedy'yi öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas'tır. Dallas'ta her zamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan Kennedy'yi korumakla görevli CIA ajanları özel olarak ayarlanacak ve başkanın güvenliği sabote edilecekti. Böylece suikast çetesi Kennedy'yi rahatlıkla öldürebilecekti. Suikast çetesi için değişik rivayetler vardır. Kimileri Kennedy'yi Fransız suikast çetesinin öldürdüğünü, kimileri ise Kübalı sürgünlerin öldürdüğünü iddia eder ancak kesin olan bir şey var ki, Kennedy'yi öldürenler çok profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan (sniper) oluşan bir suikast timidir. Kennedy'nin ziyaretinden önce, yani 21 Kasım 1963 akşamı Dallas'ta bardaktan boşalırcasına yağmur yağmıştır. Ancak şehir halkı buna rağmen başkanı en iyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştır. 22 Kasım 1963 sabahı Washington D.C.'den Air Force One uçağı ile gelen Başkan Kennedy ve eşi, sabah 09'da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı selamlamaya başlamışlardır. Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada Başkan Kennedy ve Vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy'nin arabası Kortejle birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yapar. O sırada silah sesleri yükselmeye başlar. Polisler telsizle anons etmeye başlar: ''Korteje ateş ediyorlar yere yatın'' diye. Tam 6 el silah sesi duyulur. Birinci mermi arabayı ıskalar ve alt geçitte bekleyen Edmund Harris adındaki taksi şoförünün kulağını parçalar. İkinci mermi Kennedy'yi tam omzundan vurur. Üçüncü mermi Kennedy'yi ıskalayıp ön koltuktaki vali Connaly'i omzundan vurur. Dördüncü mermi Kennedy'yi boynundan vurur, aynı mermi başkanın vücudundan çıkıp Vali Connaly'i sırtından vurur. Beşinci mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıkar. Ve Altıncı mermi... Altıncı mermi başkan Kennedy'yi tam kafasından vurur. Başkanın kafasını parçalayan mermi bulunamaz. Suikasttan sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'yi sözde komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edilir. Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald'ın tek katil olduğu görüşüne varılır. İddialara göre Oswald, Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki
pencere dibinden İtalyan yapımı "Mannlicher Caracano" marka sniper tüfeği ile altı kez ateş ederek Başkanı öldürmeyi başarmıştır. Lee Harvey Oswald apar topar hapsi boylamıştır.


Deliller birden çok sayıda keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen, İsrail denetimindeki Amerikan derin devleti, suçu Lee Harvey Oswald'ın üzerine atarak diğer delilleri bir bir yok etmiştir. Suikastı gören 57 kişi ölü bulunmuş, ölümler kaza veya intihar ile açıklanmıştır.

Lee Harvey Oswald ise suikasttan iki gün sonra, mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin arasında Yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından öldürülmüştür. Bu Amerikan milliyetçisi Yahudi, Lee Harvey Oswald'ı öldürmesinin nedenini ise "komünistlerden Amerika'nın aldığı intikam" olarak yorumlamıştır. Birden çok sayıda keskin nişancı tarafından vurulan Kennedy'nin otopsisini Amerikan ordusundaki üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delillerini bir bir sabote etmişlerdi. Ailesi, Kennedy'nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek suikastçıların bulunmasını istediğinde ise, Amerikan birimleri konuyu şiddetle reddetmişlerdir. Kennedy apar topar gömülerek konu örtbas edilmiştir. Başkan Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi Filistinli bir genç tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür.


KENNEDY SUİKASTININ SONUÇLARI

İsrail, Kennedy'nin kapattığı Dimona çölündeki nükleer santralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam etmiştir. Başkan Kennedy'nin çıkarttığı, Federal Reserve Bank'ın
elinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan 11110 sayılı kanun iptal edilmiş ve Amerikan dolarını basma yetkisi tekrar Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'a verilmiştir. II. Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politika izleyen Amerika devleti özellikle Kennedy suikastından sonra soğuk savaş sürecini de başlatmıştır. Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk savaştan tüm dünya devletleri çok olumsuz yönde etkilenmiştir. Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki silahlanma rekabeti adeta bir sidik yarışına dönmüştür. Amerika tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetlerine hız vermiş ve Vietnam'a saldırmıştır. Vietnam'da binlerce kişinin ölmesine ve birçok ülkenin bu savaştan dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur. Amerika'da İsrail lobisi ise iyice pervasızlaşmış ve yönetimde söz sahibi olmuştur. Amerika İsrail Devletinin yaptığı katliamlara sesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaya başlamıştır. En basitinden örnek vermek gerekirse İsrail devletinin çok gizlice yürüttüğü "Samuel Vanunu'yu kaçırma operasyonu"na istemeden şahit olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz piyadesi İsrail hücum botları tarafından açılan ateşle öldürülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Olayın basına sızmasınaizin verilmemiş ve yahudilerin kontrolündeki Amerikan basını konuyu haber bile yapmamıştır. CIA tüm dünyada ''komünizmle mücadele'' doğrultusunda adına GLADIO denilen ve Beyrut'taki gerilla kamplarında eğitilen katillerden ve paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırlamış ve bu paralı katilleri maaşa bağlayarak dünyanın her yerinde komünistleri ve sol düşüncelileri öldürmekle görevlendirmiştir. Bu bağlamda Türkiye'deki sağ-sol çatışmaları, siyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, terörist eylemler, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi ve 12 Eylül darbesi hep Gladio'nun eserleridir. Gladio ordularının kurulması ne tesadüfse Kennedy suikastından hemen sonraya denk gelir. Amerika'nın "Büyük Ortadoğu Projesi" başlamıştır. Büyük Ortadoğu Projesinin diğer adı ise Büyük İsrail Devleti projesidir. Kennedy suikastından sonra Büyük İsrail Devleti Projesine hız verilmiştir. Büyük İsrail Devleti Tevrat'ta Tanrı Yehova'nın Yahudilere vaad ettiği topraklardan oluşmaktadır. 11 Eylül saldırıları, Münih'teki eylemler ve daha birçok terörist eylem aslında Büyük İsrail Devleti projesinin bir parçasından başka bir şey değildir. Bazı arkadaşlar Büyük Ortadoğu Projesini sanki yeni bir şeymiş gibi algılıyorlar. Bu arkadaşlar kitap falan pek okumadıkları için ne duysalar ona inanıyorlar. Büyük Ortadoğu projesi yeni bir şey değil ki. Yüzyıllardır var olan bir proje... Osmanlıların yıkılması, Arapların parçalanarak bir sürü ülkeye bölünmesi, Türkiye'deki terör eylemleri ve istikrarsızlık ve Irak, İran gibi ülkelerin periyodik olarak neredeyse her on yılda bir sorun çıkarması rastlantı olmasa gerek