23 yaşında umutların en çok, hayallerin en yoğun olduğu ve daha hayatın başında, en güzel yıllarında insanı içinden çıkılmaz bir hal ve ruh halinde bırakıp, sizi hayatın oyun alanı dışına atan kabullenmesi en kolay ama en kötü olay.
Yaşadığınız stres dolu günler uzadıkça, kırdığınız kalp sayısı da o kadar artıyor.
Artık insanları anlamamaya, derdinizi anlatamamaya başlıyorsun ya da öyle hissediyorsun.
İçinden sövüyorsun ama yine sen duyuyorsun.
Aylardır görmediğin, zamanında saatleri su gibi harcadığın dostların ile buluşmalar eskisi kadar eğlenceli geçmemeye başlıyor.
Küçük ayrıntılardan zevk alan dostları anlayamıyor, onları tanıdığından şüphe etmeye başlıyorsun.
İçinden onlara sövüyorsun, onları yine anlamıyorsun.
Her gün ziyaret ettiğin siteler sırasıyla yenibiriş, kariyer ve secret cv oluyor.
Sabah akşam başvurulan iş ilanlarının alınan eğitim ile paralellik taşısın istiyorsun ama krizi de bahane eden patronlar yüzünden ne iş olsa yaparıma yöneliyorsun.
Tanıdıklara, konuya komşuya haber veriyor, sizi arayacak birilerini bekliyorsun.
Yine sövüyorsun.
Nasılsa kriz var, aradan master çıksın hem cvmizi yakışıklı yapar diyorsun.
Kaydını yaptırıp her hafta sonu bir dünya yol gidiyorsun.
Bütün herkes hafta sonu eğlenirken sabahtan akşama kadar derslere giriyor, karma karışık olan zihne okulda öğretilen verimliliği, etkinliliği sokuyorsun ama olamıyorsun.
Yine sövüyorsun.
Master programlarından yararlı olsun diye mba yapıyorsun.
Aynı sınıfı doktorlarla, mühendislerle paylaşıyor, nerde çalışıyorsun sorusu sana geldiğinde "özel bir şirkette işsiz olarak çalışıyorum" diyorsun.
Espiri olarak anlayıp gülüyorlar yine anlamıyorlar.
Bu sefer kendine sövüyorsun.
Yok mide agrısıydı, yok baş agrısıydı, yok çıkan yaralar, bezelerdi diye doktora gidiyorsun.
Kocaman hortumu agzından sokturuyor, içini görüyorsun.
Bir şeyin yok stresten bütün bunlar diyorlar.
Önemli olan iç güzellik diyip dalga geçiyorlar.
Çıkıyorsun; çıkarken yine sövüyorsun.
Normal zamanda muhattap almayan kişiler dışarda seni gördügünde soracakları soruyu tahmin ediyor, basını egip uzaklasmak istiyorsun ama kaçamıyorsun.
"Eee iş buldun mu bakıyım" sorusuna cevap için kafayı kaldırdıgında, sakallardan anlıyorlar.
"Bulursun elbet açlıktan kim ölmüş. Hem ...." diye devam ediyorlar "hayırlısı" diyor, susturuyorsun ve kaçıyorsun.
Ayıp olmasın diyorsun ama yine sövüyorsun.
Seviyorsun ama söyleyemiyorsun.
Sadece sevdiğinle kalıyorsun.
"Kriz var ülkede. Zaten kriz olmasa işsizlik hep var, bu dönemde nasıl iş bulayım" diyemiyorsun zaten ne anlar kız krizden.
Hem daha askerlik var.
Kime sövecegini sasırıyorsun.
"Hamdolsun" diyorsun.
"Hep mutlu olmaz ya hayatlar, bizimki de böyle demek" diyorsun.
Bekliyorsun..
Bekliyorsun..
Nereye kadar, bilmiyorsun..
Kaynak: