4 Ağustos 2010 Çarşamba

DEMOKRASİ VE TEOKRASİ (*)








Ne zaman gerici birtakım hareketler baş gösterse, bizzat hareket mensuplarının ya da savunucularının, haktan, hukuktan, demokrasiden söz açtıklarına şahit olursunuz. Zaten gericilerin, Atatürk ve devrim düşmanlarının, cüretle ortaya çıkmaları da, yurdumuzda çok partili demokratik rejim başlamasıyla aynı tarihi taşır. 

Pusuda yatan birtakım gerici unsurlar, memleketi daha ileri bir yönetim biçimine kavuşturmak gayesiyle girişilen demokrasi devrimini, kendi karanlık ve milli menfaatlere aykırı inançlarını piyasaya sürmek için en uygun fırsat kabul ederek, yurdun dört bucağında çeşitli kisveler altında harekete geçmeye başlamışlardır. 

Köyden, kentten büyük şehirlerimize kadar yayılan ve çok defa Anayasa dışı amaçlar taşıyan, bazen gizli, bazen açıktan açığa çalışmakta sakınca görmeyen devrim düşmanları, demokrasilerde herkesin istediği düşünceyi savunabileceği noktasından hareket etmektedirler. 

Demokrasi devrimi ki, Atatürk devrimlerinin bir devamı saymak gerekir; herhalde kendini hazırlayan, kendi hayatiyetinin sebebini teşkil eden Atatürk devrimlerine karşı davranışları, kolay kolay affedemez.

Dünya hangi köşesinde, hangi demokratik rejim içinde, bizzat demokrasiyi ortadan kaldırmaya yöneltilmiş hareketlere kıpırdanma imkanı tanınmıştır?

(...)

Demokratik rejimin tanıdığı imkanlarla gelişmek eğilimi gösteren, gerici ve muhafazakar tutumun ilk hedefi, teokratik bir düzenin yeniden kurulmasıdır. Teokratik bir düzenle demokratik bir düzenin bir arada yürümesine de imkan olmadığına göre amaç apaçık ortadadır. 

Halkın kendi seçtiği temsilcileri tarafından idare şekli olan demokrasilerde, temsilcilere düşen en büyük görev, hem rejimi her çeşit tehlikeden korumak hem de temsil ettikleri kütleyi daha ileri, teminatlı ve rahat yaşayış şartlarına kavuşturmaktır. 

Yurdumuzda, büyük bir pervasızlık içinde, üniversitelere kadar sokulmak cüretini gösteren gerici ve muhafazakar davranışlar, milletvekillerinin bu iki asli görevinden ikisine de karşı değil midir ki, Büyük Millet Meclisinde bu konu yeniden öncelikle ele alınmıyor?

Naim Tirali, Vatan, 17 Aralık 1959.





(*) TİRALİ, Naim. Şapkasını Yiyen Bakan -Gazete Yazıları-, Yön Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.254-255.


Hiç yorum yok: