28 Eylül 2009 Pazartesi

WE CAN CHANGE (?!)


NO COMMENT!...








Bir ampul fabrikamız bile yok









İlk duyduğundunuzda inanmak gelmiyor içinizden biliyoruz ama durum böyle. Mesele ampul üretecek teknolojinin olmaması değil, Türkiye'nin ampul üretiminde dünya devleri ile rekabet edecek gücünün bulunmamasındaymış meğerse. Yani mesele uluslararası ticaretin son yıllarda çizdiği yeni rota ile ilgiliymiş.

Şöyle ki uluslararası üretim yapan dev kuruluşlar üretim yapılarını yeniden gözden geçirirken ampul üretiminde üs olarak Türkiye'yi değil, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Romanya gibi ülkeleri seçtiler. Ve Türkiye'deki ortaklı fabrikalarını kapatıp ismini saydığımız ülkelere yatı rım yaptılar.

Bu gelişmeler karşısında 2000 yılında General Elektrik, 2002 yılında Philips Türkiye'deki fabrikalarını kapattılar. Tek yerli ampul üreticisi Tekfen'de rekabete dayanamayacağını açıklayarak 2002 yılı Temmuz ayında ampul üretimine son verdi. Türkiye 2002 yılından bu yana ampul ihtiyacının tümünü ithalat yoluyla karşılıyor.

Böylece Vehbi Koç'un 1948 yılında başlattığı Türkiye'nin 57 yıllık ampul serüveni de bitmiş oldu. Bilindiği gibi vehbi Koç, bir konuşmasında " Benim sanayi hayatıma 1948 yılında ampul fabrikası ile başlar" demişti. Gerçekten de Türkiye'nin ilk sanayi tesisi yarı Amerikan sermayeli General Elektrik fabrikasından sonra 1963 yılında Tekfen ilk yerli sermayeli ampul fabrikasını kuruyor.

Daha sonra 80'li yılların başında yüzde 100 Hollanda sermayeli Philips atak yaparak Tekfen'e rakip oluyor.1970'lerde Tekfen ile Philips arasında kurulan ortaklıkla oluşan Bastaş'ta kendisinden önceki firmalar gibi kapanmış durumda.

Sözün özü. Bugün Türkiye ampul ithlatı yapan bir ülke. Dünyaya televizyon, beyaz eşya, otomotiv gibi üst teknoloji ürünleri ihracatı yapan ve bunda dünyada hatırı sayılır sıralamalarda yer alan Türkiye sıradan bir ampul için ithalat yapmak zorunda.

Türkiye'de yılda 120 milyon adet normal ampul, 26 milyon adet düz ve simit floresan kullanılıyor. Yarım yüzyıla yakındır Türkiye'nin ampul ihtiyacı yurt içinde yapılan üretimle karşılanırken ve hatta üretimin küçükte olsa bir bölümünü ihraç ederken şimdi Türkiye ampul ihtiyacını yüzde 100'ünü ithalat yoluyla karşılamak zorunda kalıyor.

350 milyon dolarlık bir ampul pazarı olan Türkiye'de yerli bir ampul üreticisi yok. Dünyada ampul ve armatür piyasasının büyüklüğü 45 milyar dolar, bu rakamın 30 milyar dolarını da ampul oluşturuyor. Pazarda Uzakdoğu kökenli 50'e yakın firma rekabet ediyor.Ancak en büyük üreticiler yine General Electrik, Philips ve Siemens .

Dünyada ve Türkiye'de enerji, enerjiye yönelik devasa yatırımlar gündemden düşmezken 21. yüzyılda bir ampul fabrikamızın olmadığını hatırlamak ve tüm ilgililere hatırlatmak istedik.








9 Eylül 2009 Çarşamba

4 YILLIK 3 YAZI...

‘KÜRESEL EŞKIYA’ KENDİ SONUNU HAZIRLIYOR

EŞKIYA’DAN RAHMET UMANLARA İTHAF OLUNUR “ABD’nin güney kıyılarında büyük hasar yaratan Katrina kasırgası ardından bölge de insani yardımlar yetersiz kaldı. Aradan dört gün geçmesine rağmen, felaket bölgesindeki insanların su ve yiyecek ihtiyaçları ile sağlık sorunlarına gönderilen ekipler yeterli olamadı. Bu arada Houston’a konvoylar halinde götürülen New Orleans felaketzedelerinin otobüslerine bazı ırkçı Amerikalıların ateş açması bu sevkiyatı durdurdu. Bu arada silah dükkanlarını soyan yağmacılar, az sayıdaki şehir polisi ile çatıştı. Kentte sokaklarda cesetlerin kokmaya başladığı da bildiriliyor. Tayfun bölgesindeki hasarın 50 milyar doları aştığı buna karşılık ölü sayısının bir kaç binlerle ifade edilebileceği kaydedildi. Tatilde olan ABD Kongresi de olağan üstü toplanarak felaket bölgesine ayrılan 10 milyar doları onayladı. ABD başkanı Bush’un ise babası Bush ve Demokrat başkan Clinton ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek halktan maddi yardım da bulunmalarını isteyeceği açıklandı.”(www.habergazete.com) IRAK’A İŞGALE GİDERKEN NEW ORLEANS’TAN OLMAK… Bütün dünya sanki ‘afyon’ yutmuş gibi EŞKIYA’nın melanetlerini seyrediyor. İnsanlar öldürülüyor, katlediliyor kimseden ‘tık’ yok… İnsan Hakları Örgütleri’nin dillerinin nereye kaçtığını soruyor insanlar birbirine… Kaçtığı yer malum da, neden kaçtığının cevabı net değil… KÜRESEL EŞKIYA, Irak’ta ‘işgalci’ ama tüm dünya ‘işgalci’ye direnen vatanseverlere TERÖRİST gözü ile bakıyor. Irak’ta EŞKIYA’yı çiçekler ile karşılayan erkekler birbiriyle cinsel ilişkiye zorlanıyor, kadınlarına tecavüz ediliyor, çocukları boğazlanıyor. Dünya’dan yine ses yok… GUANTANAMO’da dünyadan tecrit ettikleri insanlar üzerinde KÜRESEL EŞKIYA, ilaçlar, silahlar deniyor, genetik araştırmalar ve dünya üzerinde yapılamayan organ nakilleri yapılıyor yine kimseden ses yok… Kısaca dünya, kendi sonunu seyrediyor; insanlığın iflasını izliyor; ama kimse kalkıp da insanlığın yaşadığı bu en büyük zulme, en büyük ‘insanlık kırımı’na, ‘soykırım’a karşı çıkmıyor… Mehmet Akif’in dediği gibi bütün dünya ‘LEŞ’ kesilmiş durumda… İslam Alemi dediklerimiz ise, daha da büyük bir sessizlik içinde… Sanki hepsine ‘afyon’ yutturulmuş… AHLAK ve İNSANLIK SÜKUT ETTİ, EŞKIYA’LIK GEÇER AKÇE Bu EŞKIYA’nın sonu geldi. Cami duvarı değil, KABE duvarı’na işemeye çalışıyor… Ve yine herkes, bir kurtarıcı bekliyor… Demek bu hastalık sadece bizim milletimize ait değilmiş, bütün dünyayı sarmış… Türkiye’nin GORBAÇOV’u ve avanesi hala ne medet umar bu EŞKIYA’dan acaba? EŞKIYA’nın defteri Ortadoğu’da dürülecek; buna inanıyorum. Bu kutsal davaya destek veren, yardım eden, canını, malını bu yolda esirgemeyene Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’nın bağrını açacağını; Yüce Yaradan’ın da O’nun bağrını açtıklarına ‘KULLARIM’ diyeceğine inanıyorum… Bu kutsal dava için EŞKIYA’nın Türkiye’ye karşı ‘sıcak’ çatışmaya girmesine gerek yok, çünkü Türkiye’nin Savunması Irak’ın Savunması, İran’ın Savunması, Suriye’nin Savunması, Afganistan’ın Savunması, Sudan’ın Savunması’dır… DECCAL’ı beklemeye gerek yok, DECCAL KÜRESEL EŞKIYA’dır… MEHDİ’yi de boşuna arama, MEHDİ beyninde, yüreğinde, imanında, inancındadır…Bu savaşta yanımızda olmayanlara YARADAN’ın KULUM demeyeceğine inanıyorum. Türk’üm diyebilmenin ve Türk olabilmenin yolunun EŞKIYA’ya ve onunla kolkola girenlere karşı çıkmak olduğunu haykırmak istiyorum… (ANAYURT-C.Y.) -KAYNAK-


UYARIYORUZ: BU BİR SOYKIRIM’DIR

KÜRESEL EŞKIYA, dünyanın ve insanlığın başına melanet yağdırıyor. ABD’nin ‘Doğal Gelişmeleri’ yönlendirmek üzere kullandığı HAARP teknolojisi görevini yapıyor. Son iki seçimde BUSH’a oy veren üç eyalet şu an can çekişiyor. Dünyayı yönetmeye soyunan KÜRESEL EŞKIYA, vatandaşlarına bir şey yapamıyor (!) Bölgeden ulaşan son haberlere göre ölenlerin sayısı 03 EYLÜL 2005 itibarı ile 4,950’yi aşmış durumda. Bu sayı görünen cesetlerin sayımından elde edilmiş. Bu sayıdan daha fazla olan cesetler ise görülemediği için sayılamıyor. Ölenler ne BUSH’tun, ne ABD’nin, ne de kendisi de bir zenci olan KARA CADI’nın umurunda… Dünyanın gündemine oturan New Orleans’dan bahsedelim isterseniz. ABD’nin kültür ve sanat şehri. Deniz seviyesi altında. Burada meydana gelebilecek felaketler için Başkanlık Seçimi öncesi bütçeye konan 71 milyon USD, BUSH tarafından iptal edilerek Irak’lıları katletmeye ayrılmış. Yani bu kadar çok ölümün sebebi, EŞKIYALIĞIN, vatandaşına hizmetin önüne geçmesi... EVANGELİST BUSH’t oğlu BUSH’t sadece bölgeye askeri birlik sevkediyor ve yağmacılar için ‘vur emri’ veriyor. Yağmacılık yapanlar kimler, ZENCİLER ve HİSPANİKLER. Neden yağma yapıyorlar? AÇLARRRRRRRR AÇÇÇÇÇÇÇÇ! Bir yudum temiz suya muhtaçlar. Bir yudum ekmeğe. Çocuklar, bir yudum süte ve mamaya. İnsanlar fakir. Fakir olduklarından bölgeyi terk edemediler. Çünkü fakirleri devlet araçları bile almadı, orada ölüme terk etti. EVET yanlış duymadınız ÖLÜME TERK ETTİ. Bölgeye göstermelik olarak gönderilen gıda, giysi, içecek yardım kamyonlarının önünü KU KLUX KLAN’lar kesiyor ve onlar da bu yardım malzemesini ya yağmalıyor ya da yakıyor. Ama bu görüntüler ve haberler bizim HAMPACI MEDYA’da yer almıyor. Neden? Çünkü BABALARI olan HARAMİ REİSİ öyle istiyor… HAYKIRIYORUZ, bize kulak verin. BUSH’t ve avanesi ABD’de bir ‘SOYKIRIM’ yapıyor. Bütün dünya, bunu seyrediyor. Hadi diyelim ki bu kasırga ATLANTA’yı ve çevresini vuracağına buraya HAARP ile yönlendirilmedi, yani bu bir KOMPLO teorisi; peki neden hala EŞKIYA kendi ülkesine yardım edemez durumda. Hastanelerde tedavi altında bulunanlardan ‘yoğun bakımda’ olanların tamamına yakın bölümü oksijen, serum, kan ve ilaç yokluğundan öldüler, daha doğrusu SOYKIRIM neticesi ÖLDÜRÜLDÜLER, göz göre göre…Sayıları 441… Bölgede salgın hastalık baş gösterdi. Aynı zamanda bölgede bir ÇEVRE FELAKETİ yaşanıyor. Hastalık, virüs, mikrop, dışkı, ceset çürüğü ile dolu milyarlarca ton atık su MEKSİKA Körfezi’ne 3 ay içinde akıtılacak ve bu sular, KÜBA, HAİTİ, DOMİNİK CUM., KOLOMBİYA ve VENEZÜELLA sahillerindeki ekolojik yapıyı mahvedecek. Ardından da VENEZUELLA’da 7,4’ün üzerinde, muhtemelen 7,8-8,1 büyüklüğünde deprem de yaşanabilir. Zamanı geldi… Evet, zamanı geldi… KÜRESEL EŞKIYA, bölgeye bilerek ve isteyerek yardım etmiyor, yardımı geciktiriyor. Etnik bir SOYKIRIM yapıyor, hem de felaket adı altında… Büyük çoğunluğu fakir zencilerin oluşturduğu ve kısmen Hispanikler’in bulunduğu bir ETNİK yapıya karşı SOYKIRIM uygulanıyor. Zenci, keramet sahibi (!) Müslüman (!) lider Louis FARRAKHAN’dan bile tık yok. Nerdesin ey madrabaz ABD’li Müslüman(!)? Efradın nerede? Soyuna karşı girişilen bu SOYKIRIM’a neden ses çıkartmıyorsun? İstediğinde New York’ta 1 milyon insan toplayabiliyorsun? Neden şimdi sessizsin? Yoksa bizdekilerin babası sana da mı DUR dedi? Elinizdeki milyar USD’a yakın varlığınızla, bölgeye neden yardım etmiyorsunuz? Birleşmiş Milletler nerede? İnsan Halkları Örgütleri nerede? Dünya Halkları nerede? Neredesiniz? Leş mi kesildiniz? Bu felaketi biz ‘NOT ETTİK’. Siz de not edin saygıdeğer okurlarımız. Yıllar sonra da olsa açıklandığında, ANAYURT yazmıştı dersiniz… ANAYURT yazar; çünkü ANAYURT, bu aziz vatanın sadık evlatlarının çıkardığı, GERÇEKLERİN GAZETESİ’dir. Bölgede pek çok ülkeden gazeteci var, ama bu gerçekler size yansımıyor. Biz ise yansıtıyoruz. Çünkü biz ASLINI İNKAR EDENLERDEN değiliz… Gerçeği söylemeyen ve yazmayan TÜRK olamaz, MÜSLÜMAN olmaz, en başta zaten İNSAN OLAMAZ… (ANAYURT-C.Y.) -KAYNAK-


KÜRESEL EŞKIYA NEW ORLEANS’I UNUTTURMAYA ÇALIŞIYOR

ANAYURT Gazetesi olarak ‘Katrina Kasırgası’nın vurduğu yerlerdeki gelişmeleri yakından izliyoruz. Bir kez daha ifade ediyor ve ‘Sağır Sultan’ın bile duymasını istiyoruz. KÜRESEL EŞKIYA BİR SOYKIRIM YAPIYOR… 22 Eylül 2005 itibarı ile SOYKIRIM SAYILARI: Sayılabilir ceset : 14.897 Helikopter ile kaçırılan ceset: 2.012 Suların, yapıların altından çıkması muhtemel ceset sayısı tahmini : 6.450 TOPLAM : 23.359 KÜRESEL EŞKIYA havaalanında bekleyen 1586 Kübalı genç doktorun yardım amaçlı da olsa ABD’ye gelmesini istemiyor. Çünkü, gerçeklerin ortaya çıkmasından ve ülkesinde eninde sonunda başlayacak SİYAH ve HİSPANİK direnişinin başlamasından aklı çıkıyor. Bölgede yardım ekiplerinden daha çok FBI Ajanları kol geziyor. Evlerden ve kıyıdan-köşeden ‘özel ekipler’ tarafından toplanan sahipsiz olduğu sanılan cesetler CH-47 helikopterleri ile bilinmeyen yerlere götürülüyor. Helikopterler geldiklerinde güya yardım malzemesi getiriyor, dönüşlerinde ise tedavi edilmesi, bir yerlere sığındırılması gereken insanları değil ‘ceset’ naklediyorlar. 22.000 civarında olması beklenen SOYKIRIM’a uğramış SİYAH Amerikalıların sayısının 30.000’e ulaşmasından korkuluyor. Korkan, ABD’deki ZENCİ’ler ve BEYAZ’ların ruhunu satmamış olanları. Louis FARRAKHAN denen SATILIĞA hala ulaşılamıyor, ZENCİLER için parmağını bile oynatmıyor. Burada bir SOYKIRIM yaşanıyor ve dünya SUSKUN, ŞAŞKIN, KORKAK… İnsanlık adına UTANIYORUM…. -KAYNAK-

3 Eylül 2009 Perşembe

KOMPLO'NUN TEORİSİ


“ Cumhuriyet gazetesinin pek “saygıdeğer”(!) yazarı İlhan Selçuk geçen gün “Garip Şeyler Gırgırı” başlıklı bir yazı yazarak kendisinden bekleneni ortaya koydu. İlhan Selçuk bir yazı ustası, onunla bu konuda “aşık atacak” halimiz de yok birikimimiz de; ama onun da bizimle “aşık atamayacağı” bazı konular var. “Psikolojik Harekat” unsurlarından olan “dezinformatsiya”yı da bizden daha iyi başarabilir, ona da amenna; ama yapılanları yakalamak ve ortaya çıkartmak da bizim işimiz. “Garip işler oluyor... Afganistan’daki terörle mücadele için NATO Türkiye’den ek asker istedi... Lübnan’da terör mü var?.. Türkiye’den asker isteniyor... Afganistan’da terör mü var?.. Türkiye’den asker isteniyor... Oysa terörün daniskası bizde!.. Peki, biz neden susuyoruz?.. Birleşmiş Milletler Barış Gücü asıl bize gerekmez mi?.. NATO güneydoğuya asker yollasın... AB neden küçük parmağını kımıldatmıyor?.. Şimdi Lübnan’a asker yollayan Avrupa devletleri bize neden destek askeri güç sağlamıyorlar?.. Garip bir durum var ortada!.. Terör tehdidi altında bulunan ve her gün evlatlarını bu yolda kaybeden Türkiye’ye kimse aldırmıyor, dönüp bakmıyor bile... “ Bu satırlar, ABD, İSRAİL, İNGİLTERE, ALMANYA, FRANSA’nın istediği ama bir türlü başaramadığı, hatta dillendiremediği hususları içeriyor… Bu satırlar, Mustafa Rahmi KOÇ’un Türkiye üzerine tezlerini ortaya koyuyor… Bu satırlar, Papaz BARTHOLOMEOS’un taleplerinin kalbini oluşturuyor… Bu satırlar, PKK’nın KONGRA-GEL’in söylemek isteyip de söyleyemediklerini kapsıyor… Bu satırlar, Recep Tayip ERDOĞAN’ın ve malum danışmanlarının “rüyalarını” süsleyen bir oluşumu özetliyor… Bu satırlar, sıradan talepler değil… Bu talepler, altında ve üstünde yazılanların arasına saklanmış, çok ciddi “mesajlar”… Sorarsanız İlhan SELÇUK, size EGEMENLİK, BAĞIMSIZLIK’tan bahseder; ama ülkenin NATO ve Birleşmiş Milletler yoluyla “kefere” postalları altında kalmasını da savunur. Bu nasıl iş? Bizler sizlere İlhan SELÇUK’un gerçek yüzünü yıllar önce göstermiştik. Recep Tayyip ERDOĞAN’ı buralara kadar taşıyan stratejinin mimarı Alon LİEL ile Güney Afrika Cumhuriyeti’nde birlikteliklerini fotoğrafı ile ortaya koymuştuk… Recep Tayyip ERDOĞAN- Alon LİEL-İlhan SELÇUK… Bilmem anlatabiliyor muyum? NATO’nun müdahale ettiği alanlar, müdahaleye konu devletin kendi Silahlı Kuvvetleri ile başaramadıklarını başarmaya yönelik coğrafyalardır… Birleşmiş Milletler’in müdahale ettiği alanlar ABD, İSRAİL’in ele geçirmek ve hükmü altına almak istediği coğrafyalardır… Peki ya TÜRKİYE’ye bir NATO müdahalesi ya da BM Barış Gücü müdahalesi söz konusu olursa; bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendi kendini inkarı anlamına gelmez mi? Ey İlhan SELÇUK; çık ortaya ve gerçek amacını açıkla… Dilinin altındaki baklayı çıkar artık, bakla çok şişti konuşamaz hale geldin; bir süre daha beklersen bakla büyüyüp beyninin yerini de alabilir… Ve son olarak İlhan SELÇUK; sakın ola ki bu ülkeye, bu devlete ve bu millete bir tavsiyede bulunma… Kendi battığın ve çırpındığın malum çukura, onları da çekme! H.Hüseyin Memiş.“

Başlığa bakıp da hemen burun kıvırmayın… Yukarıdaki yazıyı tekrar okuyunca aklımıza önümüzdeki bir-iki ay içinde Irak’tan İncirlik’e çekilecek ‘Coni’ler geliyor! Tamam, 142.000 (yazıyla yüzkırkikibin) ABD askeri bir atımda gelmeyecek belki ama sıfır riski kim garanti ediyor?! Bay Başkan mı? Size, 1950’lerin İran’ını incelemenizi öneririz… Petrol kuyuları uğruna, İngiltere, Rusya, ABD arasında top gibi çevrilen İran’ını… Bu sefer amaç su ve leziz topraklar olmasın?...

Teorimize Conilerle başladık, açılımlarla devam edelim… Sayın Erdoğan ne diyor: “Bu iş yıl sonuna kadar bitecek.” Coniler çekilirken açılım bitecek-miş. Arkasından da Ermeni açılımı. Elde var üç.

Geliyoruz dördüncüye, İkiz Yasalar’a (EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLARA İLİŞKİN ULUSLAR ARASI SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN - EK'i ve MEDENİ VE SİYASİ HAKLARA İLİŞKİN ULUSLAR ARASI SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN - EK'i ) : 37 yıldır meclisten onay alamayan ve ilk maddeleri “bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler” olan bu yasalar 2003 yılında meclisten geçmiş ise konulan çekincelere rağmen bunlar birilerince mantıken bir gün kullanılacaktır değil mi?

Panama’yı karıştır işgal et, Libya’yı düşen uçaktan sorumlu tut bombala, 11 Eylül’den sorumlu tut Afganistan’a savaş aç, Saddam’ın olmayan kimyasal silahlarını bahane edip Irak’a otur… vs.vs… Şimdi bir bahane gerek değil mi?

Acaba diyoruz, bu ihanet yasaları da denilen İkiz Yasalar bugünler için mi onaylandı? Acaba bu Coniler bu yasalara uyanlara (!) kol kanat gerebilir mi diye düşünmeden edemiyoruz!... “Peygamber Ocağımız var” dediğinizi duyar gibiyiz. Doğru bizim güzide bir Peygamber Ocağımız var. Peki cephe genişlerse ne olur? Mesela Yunanistan, 2006’dan 2015’e kadar silahlanmaya 30 milyar avroya yakın harcama yapıyor. Güney Kıbrıs’da 80.000 evde otomatik silah olduğu haberleri çıkıyor!... Teorimiz biraz daha genişledi değil mi?

Peki, en sona sakladığımız HAARP’i unuttuk mu? Tabii ki hayır…










Bu kadar kaos içinde büyük bir de deprem ile neler olur? Ne demişler: Ordo ab chao ! Neyse siz verdiğimiz kısayollardaki yazıları da bir çırpıda okuyuverin… ( kısayol 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 )

(Bu arada birkaç gün önce Fox Tv’de yayınlanan “Prestij” adlı sinema filmini izlemediyseniz izlemenizi öneririz.)

Son olarak Türkiye bu kadar açılırken, İngiltere, ABD, İsrail, Almanya, Fransa, Rusya niye kapansın ki… Mesela, İngiltere’de de bir İrlandalı, ABD’de 72 millet açılımı, İsrail’de bir Kudüs, Almanya’da bir Türk, Fransa’da Tunus-Fas-Cezayir, Rusya’da da bilumum açılımlar peydah olabilir mi olabilir… Değil mi?