20 Nisan 2008 Pazar

TÜRKİYEDE AMERİKAN MİSYONERLERİ VE ARMAGEDDON




TÜRKİYEDE AMERİKAN MİSYONERLERİ VE ARMAGEDDON

‘ABCFM’ye göre Türkiye Türklerin değildir. Bir misyonerin ifadesiyle; ‘Biz Türkiye’de Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz, ilaç götürüyoruz, modern tıbbı ve eğitimi kuruyoruz. Türkler bizi istemeyebilirler, ama oranın sahibi Türkler değil ki…’
Genel anlamda dinlerdeki dünyanın son zamanlarıyla ilgili öğretilere ‘eskalatoji’ denir.
Hıristiyan eskatolojisinde ‘Mesih’in İkinci Gelişi’nin ve “Armageddon”un-eş deyişiyle “Kıyamet Savaşı”nın- özel bir yeri vardır.
Bu inanca göre, İsa Mesih’in İkinci Gelişi’yle birlikte Hıristiyanlar, Kudüs’ün 55 mil kuzeyindeki Megiddo Ovasında Hıristiyan karşıtı olan Yecüc ve Mecüc Ordusunu yok edecektir.

Radikal Protestan Hıristiyanlar, bu savaşın ardından yeryüzünde 1000 yıl sürecek olan Mesih Krallığı kurulacağına inanırlar.
Yahudi eskatolojisinde de “Mesih İnancı” ve “Kıyamet Savaşı”nın özel bir yeri vardır. Ancak Yahudilerin beklediği Mesih, İsa değil Davud soyundan bir kraldır. Yahudi eskatolojisine göre Mesih, Gog ve Magog’a (Yecüc ve Mecüc’e) karşı verdiği savaşı Yahudilerin Sukot/Çardak Bayramı günü kazanır. Böylece yeryüzünde kendilerini “Tanrının Oğulları” olarak gören Yahudilerin 1000 yıllık egemenliği başlar.

Protestanlara ve Yeni Hıristiyan Akımlar’a göre Mesih’i göndermesi için Tanrı’yı harekete geçirmek gerekir. Peki, bu nasıl olacaktır? İnanca göre bunun yolu, Üçüncü Kehanet’in Tanrı’ya bırakılmayıp insan eliyle gerçekleştirilmesidir. Bu aşamadan sonra artık bu inanç ve kehanet ile değil “Teo-politik bir proje” ile karşı karşıyayız demektir.

Üçüncü kehanet nedir?

-İsrail’in vaat edilmiş topraklara ulaşması gerekir. Burada ayrıntılara girmiyorum, zaten şu an bu aşama var gücüyle uygulanıyor -
Mescid-i Aksa’nın ve Kubbetu’s-Sahra’nın yıkılıp yerine Süleyman Tapınağı’nın inşa edilmesi gerekir.


Tapınağın üçüncü kez inşasının ilk adımı Tapınak’ın kayıp olan temel taşının yerine konulmasıdır. 4,5 ton ağırlığındaki bu taş, Tapınak’ın önceki inşalarında da katkısı olduğuna inanılan Alafi Ailesi’nin arazisinden getirilmiştir.




Hulda Kapısı diye bilinen bu alana taşın yerleştirilmesi için çevrenin boşaltılması gerekmektedir. Bu durumda Yahudiler Kubbetü’s-Sahra’yı yıkacaktır.


Köktendinci Amerikan Misyoner Örgütleri’nin Türkiye Operasyonları

Mormonlar ve Türkiye Operasyonları

Mormonlar kendilerini Mesih İsa Kilisesinin Son Zaman Azizleri olarak adlandırırlar. Mormonlar kimi zaman Protestanlık içinde değerlendirilirse de Luther ve Calvin gibi Protestan önderlere değil de Joseph Smith’in öğretilerine bağlıdırlar.
Merkezleri Utah Eyaleti’dir.

Mormonlar topraklarımızda Sultan Abdülhamid döneminden itibaren boy göstermeye başlamışlardır.
Sultan Abdülhamid, Mormonların yanı sıra tüm misyonerlik faaliyetlerine karşı dikkatli olunması için tedbirler aldırmıştır. Ülkemizde ilk faaliyetleri 1994 yılına rastlar, bu dönemde gizli faaliyetlerde bulunmuşlardır.


Ağustos 1999 depreminde Mormon Kilisesinin temsilcileri olan Clark Cox ve Janet Cox isinli şahıslar, yardım faaliyetinde bulunmak üzere İstanbul’da ofis açmak için Dışişleri Bakanlığı nezdinde izin talebinde bulunmuşlardır. Gerekli izin alınmış ve 1996 da kurulan “Letter-Day Saint Charities (LDSC) isimli kuruluş tarafından deprem bölgesine yönelik yardım, propaganda ve örgütlenme faaliyetleri yürütülmüştür.



LDSC isimli kuruluşun temsilcileri deprem çalışmalarından sonra da ülkemizde kalmışlardır. Söz konusu mormon kuruluş ile Tarımsal Enerji ve Mekanizasyon Araştırma Vakfı (TEMAV) ve Atılım Üniversitesi arasında yardım ve işbirliği yapmak amacıyla protokol imzalanmıştır.


Bu protokol Dışişleri Bakanlığı’nın da olumlu görüşleri alınarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nca onaylanmıştır. Böylece mormon misyonerler öğretim görevlisi olarak Atılım Üniversitesi’nde görev almışlardır. Söz konusu mormon misyonerler Atılım Üniversitesi ve TEMAV yöneticilerinin girişimleriyle ülkemizde ikamet ve çalışma izni almışlardır.
Mormon misyonerler, propaganda ve örgütlenme amacıyla Köy Hizmetleri ve GAP İdaresi Başkanlığı personeline, 8 milletvekiline, ücretsiz yabancı dil eğitimi vermişlerdir.İstanbul Etiler’de bir ev, kiliseleri olarak faaliyet halindedir.


İstanbul Fatih Rotary Klübü gibi kimi Rotary klüplerinin de mormonlara lojistik destek verdiği bilinmektedir.Mormon kilisesine ait olan Birgham Young Üniversitesi Türkiye’den yabancı dil öğrenmek için ABD’ye gelmek isteyen gençlere birtakım mali imkanlar sunuyor.

Yedinci Gün Adventistleri ve Türkiye’deki Faaliyetleri

Marjinal Protestan gruplardan birisi olan Yedinci Gün Adventistleri, köken olarak Adventizm’e dayanır. Adventizm, 1831’de William Miller adlı bir çiftçi tarafından Amerika’da kurulmuş bir Mesihi harekettir.

Adventizm, köklerini Hıristiyan ve Yahudi kehanetlerinden,Mesihçilikten ve Kitab-ı Mukaddes’te sözü edilen binyıl inanç ve beklentilerinden alır. Advent, Adventit, Adventizm terimleri, Latince “geliş” anlamındaki “adventus” sözcüğünden türemiştir ve İsa’nın İkinci Gelişi ile ilgili anlamlar taşır.

Hıristiyanlıkta egemen görüş olan Hz. İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğu inancına katılmazlar. Vaftiz yapmazlar. Vaftizi ancak 14-20 yaşında olanlara uygularlar, bebeklere vaftiz yapmazlar.
Genel merkezleri Washington’dur. Vejetaryenliğin yaygınlaşmasında Adventistlerin katkısı çok büyüktür.
Türkiye’de özellikle Ermeni ve Süryaniler üzerinde propaganda yapmaktadırlar. Çalışmalarını Kadıköy merkezli olarak yürütmektedirler. Azerbaycan’da ileri düzeyde örgütlenmişlerdir ve Gagavuz Türk’leri üzerinde yoğun faaliyetleri vardır.

Adventistler 17 ağustos depremini fırsat bilerek 1999’da Türkiye’de yeni bir atağa kalkmışlardır. İstanbul’da ADRA’nın bir temsilciliğini de açmışlardır. Adventistler (ADRA: Adventist Development and Relief Agency) UNICEF ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile deprem bölgesindeki tüm illerde, “Anne Eğitimi Programı” uygulamıştır.


Adventistlerin de, Hıristiyan Siyonizm’ine inandıklarını belirtmeliyiz. Başka deyişle Adventistler, henüz İsrail kurulmadan önce Yahudilerin Filistin topraklarına dönmelerini savunmuşlardır.


Bugün de Adventistler, Mesih’in yeniden gelmesi için İsrail’in sonuna kadar desteklenmesi gerektiğini savunurlar.
Adventistler savaşa gitmeyi reddettikleri için 1942’den 1960’lara kadar askeri projelerde gönüllü kobay olmayı kabul etmişlerdir. Adventistlerin önümüzdeki zamanlarda Yehova Şahitleriyle birlikte “vicdani ret” cephesini genişleteceklerini söyleyebiliriz.

Yahova Şahitleri ve Türkiye Operasyonu

Yehova Şahitleri hareketi, 1879’da, Charles Taze Russel adlı bir Amerikalı tarafından başlatılmıştır. Russel zamanında “Kutsal Kitap Etütçüleri” adını taşıyan hareket daha sonra Yehova Şahitleri adını almıştır.

Genel merkezleri New York’tadır. Yehova Şahitleri’ne göre: Yakın gelecekte Armageddon savaşı başlayacaktır. Tanrının gazabıyla diğer Hıristiyanlar ve din mensupları yok olacaktır. Zulüm ve kargaşa dönemi sonunda dünya temizlenecektir. Yeryüzünde Tanrı’nın bin yıllık krallığı kurulacaktır.
Armageddon Savaşı’ndan kurtulanlar akabinde yaratılacak olan ideal dünyada barış içinde yaşayacaklar; daha önce semaya çekilen değerli ölülere katılacaklardır. Bu bin yıllık krallıktan sonra kısa bir süre için şeytan ve taraftarları tekrar ortaya çıkacak ve yok edileceklerdir. Armageddon Savaşı’ndan önce ölenlerin ise varlıkları yok edilip toprak olacaklardır. Semaya yükselen müminler için Tanrı yeni bir beden yaratacaktır.
Bu bedenler hiçbir kusur olmaksızın önceki özlerine benzer olacak ve asıl kişilikleri ve hatıralarıyla yaşamaya devam edeceklerdir.
Böylece cennet yeryüzünde kurulmuş olacaktır.
Yehova Şahitleri inançlarını Mukaddes Kitap’tan alırlar ve Mukaddes Kitap Tanrı’nın bir (1) olduğunu söyler, oysa Hıristiyan Alemi Tanrı 3’tür der ve İsa Mesih’in de bir Tanrı olduğunu söyler.




Cehenneme ve Kadere inanmadıklarını Cennet’in yeryüzünde kurulacağına inanırlar.
1934’te Türkiye’de faaliyet yapmak istemişlerse de Atatürk izin vermemiştir. 1967’lerden sonra bazı ibadet ve toplantılarını stat veya salonlarda yapacak düzeye gelmişlerdir. Özellikle Eskişehir’de yoğunlaşmışlardır.


Bütün büyük şehirlerimizde temsilcilikleri vardır.Yehova Şahitleri, propaganda kitaplarında, kurulu hukuk düzenine, askerliğe ve milli bayraklara selam durmaya karşı olduklarını belirtmektedir.

Moon Hareketi ve Türkiye Operasyonu




Sun Myung Moon, Kore kökenli Amerikalı bir Mesih. Kısaca Moonculuk olarak bilinen hareketin tam adı “Evrensel Hıristiyanlığın Birleşimi Amaçlı Kutsal Ruh Cemiyeti”dir. Moom kendi hareketini,”Dünya Barışı İçin Aile Federasyonu ve Birlik” diye tanımlar.

Amacını da şöyle özetler: “Ailelerden oluşan, gerçek sevgi idealini somutlaştırmak ve tüm insanlar arasında birliği sağlayıp, dünya barışını kurmak için uğraşan, uluslar arası bir harekettir.”
Mesihi bin yıllık devre anlayışına sahiptir. Mooncular, kendilerine “Tanrı Krallığı”nın yeryüzünde gerçekleştirme görevi verildiğine inanırlar.
Mooncuların beyin yıkama yoluyla veya zihin kontrolü teknikleriyle üye kazandığı ve alıkoyduğu, aileleri böldüğü, liderleri lüks içinde yaşarken üyelerinin istismar edildiği, Güney Kore Haber Alma Teşkilatı’yla (KCIA) alakası bulunduğu, silah imalatıyla uğraştığı gibi suçlamalar yapılmıştır.
Hareket 1989’lara kadar, antikomünist mücadele sürdürmüştür.
CIA’nın Güney Kore’yi Hıristiyanlaştırmak ve başta Uzakdoğu olmak üzere anti-komünist faaliyetler yapması için desteklediği mooncular, bugün küresel çapta yayılmış, oldukça karanlık ilişkileri olan bir örgüttür.Moon’un silah fabrikası, gazeteci Fatih Altaylı tarafından gündeme de getirilmişti.
Mooncular, özellikle Özal dönemiyle birlikte-1982’den itibaren-Türkiye’de yoğun bir propaganda faaliyetine girişti. Mooncular, diğer Hıristiyan misyoner örgütlerinin aksine kitlesel propagandadan çok politik ve akademik çevrelerle ilişki kurdular.
Mooncular, faaliyetlerini daha rahat yürütebilmek için Marmara İlahiyat Fakültesi’ne bir adamlarını da yerleştirmişlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk, Deniz Baykal, Işılay Saygın, Zekeriya Beyaz, Ayseli Göksoy, İmren Aykut gibi medyatik ve siyasi isimlerin de adı bu tarikatla gündeme gelmiştir.

Amerikan Board Teşkilatı



ABCFM ya da daha çok bilinen adıyla Amerikan Board Teşkilatı, Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren ilk Amerikan Protestan misyoner örgütüdür. Çok daha önemlisi Osmanlı topraklarında kurduğu kolejler aracılığıyla ABCFM Ermeni terörünün doğmasında dolaylı biçimde de olsa etkili olmuştur.
ABCFM, Amerika’da iktidarı her zaman tekellerinde tutan Beyaz Anglo-Sakson Protestanlar’la (WASP) bağlantılıdır. Bunlar da WASP’ın diğer kanatları gibi, Tanrı’nın dünyevi planının Yahudilerle ilişkili olduğuna inanır.
Protestan Hıristiyanlara göre söz konusu dünyevi plan Mesih’in yeniden gelmesi için İsrail’in vaat edilmiş toprakları ele geçirmesi ve Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman Tapınağı’nın inşa edilmesidir.
ABCFM, Osmanlı Türkiye’sinde, ABD’nin emperyal amaçları doğrultusunda Ermenileri Protestanlaştırarak devşirmiştir. Bu çerçevede ABD’nin asıl amacı “Protestan Ermeni İmparatorluğu” kurmaktı.

Wilson Prensipleri ise, bu amaca giydirilen politik bir kılıftı. Bu süreçteki aktörlerden birisi olan ABCFM’nin “Ermeni meselesi”nin doğmasında önemli bir rolü olmuştur. Ünlü tarihçi Justin McCarthy’nin de vurguladığı gibi,
“19. yüzyılın sonlarından itibaren ABCFM’nin yurtdışındaki misyonerlik çalışmaları artık bir nevi Ermeni davası haline gelmiştir.”

ABCFM, ABD’deki Protestan misyoner örgütlerinin en kıdemlisi ve de en büyüklerinden birisidir. ABCFM, Calvinci geleneği temsil eden, 16, yüzyıl sonları ile 17. yüzyılda İngiltere ve Amerikanın doğusunda filizlenen Püriten akımın belli başlı üç temsilcisinden Congregationalistler’ce 1810 yılında Boston’da kurulmuştur.
Tüm Protestan misyoner örgütleri içinde gelir ve misyoner sayısı yönünden ABD’de % 30–35 lik bir paya sahiptir.

Sağlık ve Eğitim Vakfı 1968 tarihinde Amerikan Bord Heyeti’nin kurucusu olduğu İzmir, Tarsus ve Üsküdar Amerikan Liseleri ile Talas Amerikan Ortaokulu mezunları ve Amerikan Bord personeli tarafından kuruldu.
Amerikan Bord Heyeti, 1820’lerden itibaren Osmanlı toprakları üzerinde eğitim ve sağlık alanında hizmet vermektedir. Cumhuriyet öncesi dönemde anaokulundan üniversite düzeyine ve meslek okullarına kadar pek çok eğitim kurumunun yanı sıra çeşitli yetimhaneleri, hastaneleri ve yayınevleri de vardı.


Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra da Türk halkına kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti götürmeyi amaçlayan heyetin kurucusu olduğu üç okul (İzmir, Tarsus ve Üsküdar Amerikan Liseleri) günümüzde de eğitim hizmetine devam etmektedir.


Amerikan Bord Okullarından başka Gaziantep Amerikan Hastanesi ile SEV Matbaacılık ve Yayıncılık Eğitim Ticaret A.Ş. de Vakfın çatısı altında toplanmıştır.

Barış Gönüllüleri Örgütü



Barış gönüllüleri örgütü, 1961’be başkan John F. Kennedy tarafından kurulmuştur. Barış Gönüllüleri’nin resmi söylemdeki amacı diğer milletleri yakından tanımak, Amerikalıları diğer milletlere tanıtmak ve gelişmekte olan ülkelere becerili işgücü ile kalkınmaları hususunda yardımcı olmaktır.


Barış Gönüllüleri ülkemize “Uluslar arası Antlaşmalar ve Sözleşmeler” çerçevesinde gelmiştir.1962–1970 yılları arasında Türkiye’de bulunmuşlardır. Garip olan, söz konusu anlaşmanın 10 Nisan 1965 tarihini taşıması.


Hâlbuki Barış Gönüllüleri’nin Türkiye’deki faaliyetleri 1962’de başlamıştır. Türkiye’ye gelen gönüllü sayısında da farklı rakamlar (1201–1585) vardır. En başta gelen etkinlikleri İngilizce öğretimidir.
Ağrı Dağı tutkuları da akla Nuh’un Gemisi araştırmalarını çağrıştırmaktadır. PKK ile yakın ilişkileri de vardır.

SOS Çocuk Köyleri

Barbaros Çocuk Köyü’ndeki cinsel taciz skandalları, TKMÇV’den SOS Kinderdof International’e, tsunami felaketzedesi çocuklardan, Dünya Kiliseler Birliği’ne kadar geniş bir alandaki faaliyetler arasındaki bağlantı dikkat çekici.
Misyoner örgütler hem medyatik imaj açısından hem de insan devşirmek açısından kimsesiz ve yardıma muhtaç çocukları iyi birer fırsat olarak görmektedir.


Deprem bölgesinde UNICEF’in desteği ile Caritas, Türk Protestan Kiliseleri ile birlikte çocuklara yönelik çalışmalar yapılmıştır. PKK’ya verdiği destek deşifre edilen Katolik misyoner örgüt Caritas, İstanbul Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün katkılarıyla çocuklara yönelik olarak çeşitli projeler yürütmektedir.


İzmir Enternasyonal Protestan Kilisesi de sokak çocuklarına yönelik özel faaliyetler yürütmektedir. İzmir’de Katolik Kilisesi’nin de çocuklara yönelik bir vaftiz kampının olduğunu da not edelim.

Yoga Hareketi

Sözde maneviyat sektörünün popüler örneklerinden birisi ünlü Hindu Guru Shri Mataji, Shri Mataji Hindu kökenli Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak Hindu ve Hıristiyan mistisizmlerinin bir sentezini modern zamanların spiritüalizmi ile kaynaştırarak bir ruhsal olgunlaşma ve daha da ötesi bir manevi kurtuluş yolu olarak sunmaktadır.

Uluslar arası popülaritesi olan bu türden sözde maneviyat ekollerinin daha pek çok örneği var. Bunlardan bir diğeri de Maharishi Mahesh Yogi’nin geliştirmiş olduğu “Transandantal Meditasyon” yöntemi.
İzleyicilerinin Maharishi Birleşik Alan Teknolojisi Derneği adı altında İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana’da örgütlenmiş olduklarını da kaydedelim.
Yogacıların hedef kitlesi bir uçta jet-sosyete, öbür uçta sokak çocukları.
1988’de Ataköy Dolfin Disco’daki ayine 1.000 kişilik resmi kartlı (Sahaja Yoga Kartı) mürid katılmıştı. Shri Mataji’nin müridlerinin Shri Mataji hakkındaki imajı ise tıbbi mucizeleri ile bilinen İsa Mesih’in imgesine denk düşüyor.

İlginçtir, müridleri Shri Mataji’den İsa Mesihvari mucizevî şifalar beklerken o tekerlekli sandalyeye mahkûm. Bir atalar sözünün tam sırası herhalde: “Kelin ilacı olsa başına sürer.”

Scientology Hareketi

Kendini 20, yüzyılın dini olarak tanıtan Scientology Hareketi, 1954 Şubatında, Los Angeles’te Lafayette Ronald Hubbard ve onsekiz havarisi tarafından kuruldu.
Scientology Hareketi, kendini bir din olarak kabul ettirmek istiyor.




Hollywood’un en popüler aktörlerinden Tom Cruise, ünlü sunucu Larry King, Dustin Hoffman, John Travolta gibi pek çok ünlü Scientology’nin üyesi bulunuyor.

Scientology Hareketi’nin zihin kontrolü üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Scientolojistler “zihin kontrolü”nü “Auditor” dedikleri “Denetçi”ler aracılığıyla uyguluyorlar. Denetçiler, külte katılmak isteyenlere kişiye özel bir eğitim paketi hazırlıyorlar.
Eğitim paketinin amacı, taliplinin hayatını gözden geçirmesi, kendisiyle yüzleşme yeteneği kazanması. Üye adayı, böylece hayatına damgasını vurmuş olan enigmaların/olayların etkisinden kurtuluyor ve “clear” yani “Berrak” olduğu kabul ediliyor. Berraklık mertebesine erişen talibim bir sonraki aşaması “müridlik”. Buradan “OT” dedikleri mertebeye geçiliyor. “OT” bedenini ve zihnini terk edebilen “Thetan” yani ruh.

Thetan “bakmadan görebiliyor, işitmeden duyabiliyor” vs. Bu çerçevede, Scientology’de kitaplı dinlerin İsa dahil tüm peygamberleri ve Buda gibi diğer büyük dini liderler, “Berraklık” mertebesinin biraz üstüne çıkmış insanlar olarak kabul görüyorlar. Tanrı’ya inanmakla birlikte Yehova Şahitleri gibi cennet ve cehennem inançları yok.
Bunun yerine Hinduizm-Budizm kökenli reenkarnasyon inancını benimsiyorlar, “Berraklık” mertebesine ulaşan kişinin duğum-ölüm silsilesinden kurtulacağı telkin ediliyor.
Kendi kaynaklarından verdikleri bilgilere göre dünya çapında örgütlendikleri 74 ülkeden birisi de Türkiye. Türkiye’deki faaliyetleri 1999 depremi ile başladı. Faaliyet sahasına aldığı ülkede kendisini ilk olarak kitap ve broşürlerle gösteriyor.

Bu anlamda “Süper Yayınları” adıyla Türkiye’de yayıncılık sektörüne girmiş görünüyorlar. Süper yayınları Aksaray’da Cerrahpaşa Caddesinde faaliyete geçmiştir. Yayınevinin web sitesinde verdiği bilgiler, sadece bir yayınevi olmanın ötesinde Scientology Hareketi’nin temsilcisi olduğu yönünde.

Almanya Federal Hükümeti, Scientology Hareketi’nin faaliyetlerine sınırlama getirmiştir. Alman yetkililer, hareketi dinsel bir kurumdan çok insanlardan para toplamak için kurulan sahte bir din olarak değerlendiriyor.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; Evanjelikler, Amerika’da gerçek iktidarı her zaman elinde tutan Beyaz Anglo-Sakson Protestanların (WASP) çatısı altında yer almaktadır. Bunlara göre Mesih’in yeryüzüne yeniden gelmesi için İsrail’in vaat edilmiş toprakları ele geçirmesi ve Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman Tapınağı’nın inşa edilmesi gerekir. Evanjelikler bu süreçte Armageddon adını verdikleri bir Kıyamet Savaşı çıkacağına inanırlar. Evanjeliklere göre bu konuda Tanrı’nın keyfi beklenmez.

TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK GEREKİR.
20 Nisan 2008 ZTC

Sayın ZTC ye kapsamlı yazısı için teşekkürler


Website counter

Hiç yorum yok: