26 Mayıs 2008 Pazartesi

3.DÜNYA SAVAŞI VE TEOLOJİSİ

SAVAŞ :

Dünya bilindiği üzere pek çok savaşlara sahne olmuştur.Hatta savaşlar tüm tarihte genel bir durum , barışlar ise istisnadır. Geçen yüzyılda savaşların Dünyayı sardığı iki dönem olmuş ve yaygın ifadesi ile bunlara Dünya Savaşı debmiştir.Milyonlarca insanın öldürüldüğü insanlık adına utanç verici pek çok hadiselerin daha yaygın olarak yaşandığı bu savaşların üzerine pek çok araştırmalar yapılmıştır.

Bu anlamda I. Dünya savaşının pek çok nedeninin ve yine pek çok sonucunun olduğu gerçektir.

Ama I.Dünya savaşının bir sonucuda o dönemde siyonizimin yönetiminde en etkili olduğu ülke İngiltere nin bu günkü İsrail topraklarını kapsayan Osmanlı nın Filistin bölgesini ele geçirmesi olmuştur.Zaten kısa süre sonrada bu bölgelere yahudilerin yerlşmesinin teşvik edilmesi ve ileride bir yahudi devleti kurulmasının kolaylaştırılması amacıyla zamanın İngiltere Dışişleri bakanı tarafından BALFOUR deklarasyonu olarak bilinen bildiri yayınlanmıştır.

Yine II. Dünya savaşının pek çok nedeni ve pek çok sonucu vardır.


Ama yine bir sonucuda Filistinin Avrupadan sürülen yahudiler ile doldurulması ve İsrail devletinin kısa sürede kurulması olmuştur.

Şimdi de malesef kapıda olan bir III. Dünya savaşı vardır ve bu savaşın da pek çok nedeni ve sonucu olacaktır.

Ama iyimser bakış acısıyla bir sonucu da Vaadedilmiş topraklar olarak adlandırılan bölgenin büyük İsrail devletinin sınırlarının içine dahil edilmiş olması olacaktır.


Tabii şimdi kötümser sonucu ne diye soranlar olabilecektir. Bunu şimdilik cevapsız bırakıp devam edelim.

Dünyanın yeni dengeler üzerine kurulması bunun sonucu çok büyük menfeatlerin, çok büyük kaynakların sahipliğinin ve bunlara bağlı güç sahipliğinin değişmesine neden olan olmuş olacak bu savaşlar özü itibariyle büyük paylaşım savaşlarıdır.Savaşlar insanlık içinde korkunç felaketlere de yol açmış ve açacaktır.

Bu arada dikkate değer bir husus ta 1897 Basel İsviçre de toplanan ilk siyonist kongreden 15-20 yıl sonra bu ölcüde büyük savaşların yaşanmasıdır.

Peki nedir bu savaş ? Neyin Savaşıdır ? Tarafları kimlerdir ? Tarafların hedefleri nelerdir ?

Soğuk savaşın resmen ve fiilen bittiği yıllarda , Evangelik inanışlarını bu gün herkesin bildiği George Bush un babası, son görev yılında, 1991 de Körfez harbini başlatmıştı.

Bu savaşı hazırlayan gelişmelerin yönetilişi ve oluş şekli , bu gün yavaş yavaş sahnelenmeye başlamış olan büyük dünya savaşının ilk adımlarıydı.

Bu kısa bilgiden sonra içinde bulunduğumuz büyük savaşın başlatıldığı güne gidelim.

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/09/28/244735.asp

Bush un ABD başkanı seçileceği seçimin hemen öncesinde Ariel Şaron ,28 Eylül 2000 günü yüzlerce askerle hakaret dolu bir Harem'üş Şerif' ziyareti yaparak savaşı başlatmıştır.


Şimdi en büyük müttefiki ABD de düşük IQ lu 40 lı yaşlarına kadar alkolik olan ve Evangalist rahiplerin terapisi ile bu durumdan kurtulan Bush un başkanlığa seçileceği anlaşılınca artık yıllardır beklenen planları ve yapılacakları hazır olan savaşa başlamak zamanının geldiğini düşünmüş olmalı.


İsrail içindeki siyonist yapının başını çeken ABD de bulunan meşhur ADL teşkilatının uzatısı o günkü muhalefet lideri olan ve bu işler için başına geldiği muhafazakar Likut Partisinin lideri Ariel Şaron evangelizmin inançlarının zerresinin doğruluğuna inanmasa da kendi amaçlarıyla kısmen örtüşen evangelik amaçlara hizmet edecek savaşı başlatmıştır.


SAVAŞIN BAŞLADIĞI VE SAVAŞIN BİTECEĞİ YERDE AYNI YER YANİ SİYON TEPESİDİR.

Yaklaşık bir yıl sonra 11 Eylül 2001 günü artık savaş iyice gün yüzüne çıkmıştır.



Artık herkes bir savaştan bahsetmektedir.

Kimisi terör ile savaş, kimisi İslam ile savaş ,Kimisi enerji odaklı dünya hakimiyeti kurmaya yönelik emperyal bir savaş olarak adlandırmaktadır artık.


TEOLOJİ :

Anti Siyonist Yahudilik..............






Öncelikle Siyonizm ve İsrail karşıtı güçlü bir yahudi teolog grubunun, inanç sahiplerinin varlığı bilgisi en azından bir kısmınızın malumudur.


Basit sebebi Yahudi dininde ki " mesih gelmeden devlet kurmak büyük bir günah ve isyandır" şeklinde özetlenebilir.Bu kadar ileri gitmeyenler arasında da "siyonist" ideolojiye karşı olanlar vardır. Kaldı ki bir din devleti oln İsrail de yaşayan geniş laik bir Yahudi kitlede mevcuttur.
http://www.nkusa.org/ web sitesinden anti siyonist yahudiler hakkında daha fazla bilgi edinilebilir.

Bu ilginç bilgiden sonra diğer ilginç bir bilgiye gecebiliriz.

Evangelizm..........

Özetle ve kısaca "Hiristiyan Siyonizm"i diyebileceğimiz bu inanç ile ilgili , http://en.wikipedia.org/wiki/Evangelicalism adresinden ve pekçok diğer kaynaklardan bolca bilgi bulabilirsiniz. http://www.religioustolerance.org/chr_isra.htm

Yahudi den çok yahudi ve siyonist olan bu Hiristiyanlar aslında Yahudilerin inançlarından da farklıdırlar ve fanatiktirler.Bu nendenşe yuhudilerinde bir anlamda düşünsel düşmanlarıdır.

Benim alıntı yaptığım http://xembres.blogcu.com/1246456/ adresinde konuyu çok güzel anlatan bir müellifin aktardığı anektod ile konuya kısaca değinelim ; bu arada isimsiz blogcuyu saygı ve sevgi ile andığımı tüm okuyucuların blogu ziyaret etmesini arzu ettiğimi belirtmek isterim ,

1985 Ağustos’unda Basel’de bir "hiristiyan"siyonist kongre.27 ülke ve 589 delege. Katılanların çoğu Yahudi kökenli olmayan Siyonistler.Üç gün süren kongreden sonra alınan kararlardan birisi, dünya Yahudilerinin İsrail’e göç etmeğe çağrılması ve İsrail’in 1967’de işgal etmiş olduğu Batı Şeria’yı resmen ilhak etmesinin talep edilmesi. Ilımlı bir Yahudi ayağa kalkıyor ve bu ifadeleri sert bulduğunu, İsrail halkının üçte ikisinin de Batı Şeria’nın ilhakına karşı olduğunu söylüyor. Bunun üzerine Uluslararası Hıristiyan Elçiliği temsilcisi Van der Hoevn sinirleniyor ve bağırıyor: “İsraillilerin ne düşündüğü önemli değil; biz Tanrı’nın dediğine bakarız. Ve Tanrı o toprakların Yahudilerin malı olduğunu söylüyor.”

Devamında ;

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr . Zeki ARSLANTÜRK konuyu söyle yorumluyor; "Bush, Evangelizm'in bir kolu olan Radikal Bapdisttir. Onun inancına göre de 3'üncü Binyılda Hz. İsa yeniden dünyaya gelecek, bin yıl hüküm sürecek; müşrikleri temizleyecek; kendisine tabi olacaklarla yeni bir dünya kuracak. Bu nedenle Bush, kendisini tam anlamıyla Mesih gibi görmese de Hz İsa'nın geleceği yer olan Ortadoğu'yu o güne hazırlamakla kendini görevli sayıyor. Bush bu görevi üstlenmiş durumda. Bu konuda özel görevli olduğuna inanıyor. Bundan vazgeçmeyecektir. Evangelist tarikattaki Baptizm'in ve Metodizm'in kolları Yahudilikle dirsek temasındadır. Yahudilikle Hrıstiyanlığı birleştirmiş, kardeş yapmış bir mezheptir bunlar. Mesih'in geleceği yeri hazırlamak fikrinde ortak hareket ediyorlar. Onlara göre Mesih, Ortadoğu'ya, Filistin'e gelecek. Yeniden dünyaya geldiği vakit Mesih'e o bölgeleri hazırlamak gerek. Bundan da Bush kendine bir görev çıkarıyor. Özel görevli olduğun inancından da vazgeçmeyecektir. Bu nedenle Ortadoğu'yu Hristiyanlaştırmak istiyor. Bunu misyonerlerin başı olarak amaçlıyor."


Ama yukarıda belirttiğimiz gibi tüm yahudiler siyonist değidir ve tüm hiristiyanlarda evangelist değildir.Dünya daki tüm güçler de yahudi veya hiristiyan değildir.

Kaldı ki Dünya ya yön veren karar alıcılar sadece inançlar ile hareket etmezler, farklı düşünceler ve çıkarlar alınan kararlara yön verir.

Ve İLLUMİNATİ ..............



Dünyada çok çok güçlü olan ve "Derin Dünya Devleti" şeklinde örgütlenen bir grup zengin Yahudi aile ve Batılı kraliyetlerin içinde yer aldıkları yapı -ki onun inançsal örgütlenmesinin adı "İLLİMUNATİ"dir ve biz ona kısaca 'Küresel Elit'e diyebiliriz .

Bu güç yukarıda anılan Siyonist kongreyi düzenleyen İsraile göçü finanse eden hatta yahdi soykırımını organize ederek rahatı yerinde orta sınıf Avrupa yahudilerinin arap çöllerine yani israile göçüne neden olan organizasyonu yapan İsrail Devletinin vucu bulması ve tanınması için tüm gücünü kullanan ve kurulan yahudi devletinin yaşamasını sağlayan ekonomik kaynakları İsraile yçnlendiren güçtür.

İLLUMİNATİ nin ne olduğuna , içinde yer alan köklü banker doğal kaynak tröstü Yahudi ailelerin hangileri olduğuna , Avrupalı kraliyetler ve özellikle İngiliz Kraliyeti ile nasıl bir ilişki içinde bulunduğuna ,Tapınak şovalyeleri, Masonlar ve diğer kardeşlik örgütlerini nasıl kontrol ettikleri (Secret societies) , Bilderberg ,Skull and Bones ,Trilateral,CFR v.s. gibi organizasyonları ne zaman ne için oluşturdukları , onlarca dev küresel şirket ve bankaları ile nasıl bir gücü kontrol ettiği konusunda söylenecek çok şey vardır.


Kolay anlamak isteyenler için İLLUMİNATİ VEYA KÜRESEL ELİT in en önde gelen devleti İNGİLTERE dir.Diğer monarşik yönetimli Avrupa devletleri başta Hollanda ve Danimarka olmak üzere ağırlıklı olarak Küresel elitin yönetiminde dir.

Yönetim merkezide Londra nın orta yerinde ki küçük özel idaresi olan CITY OF LONDON dur.




Bu konuyu merak edenler bu blogta yer alan yazılarda ve / veya verilen internet adreslerin de veya internette yapacakları aramalarda pek çok bilgi bulunabilir.



İLLUMİNATİ ise ABD merkezli hiristiyan siyonist ittifakının Armageddon ve büyük İsrail amaçlı savaşlarını desteklememekte hatta engellemeye çalışmaktadır. En azından ilk bakışta öyle bir görüntü vermektedir.

DİĞER GÜÇLER ;

Tabii hiristiyan siyanist ittifakının yapacakları ile tüm bu olup biteceklerden çıkarları ve varlıkları çok zarar görecek olan ;

1-Ortadoks dünyasını temsil eden Rusya,


2-Avrupa da Almanya ve onun ekonomik ve siyasi etkisi altında bulunan kısmı - özellikle doğu Avrupa ama kısmen tüm kara Avrupası devletleri -

3-ve tabii küresel eltin kaynaklarını akıttığı, büyük projesi, yükselen değer ÇİN de diğer güçler arasında önde gelenlerdir.


Diğer bir Dünya gücü Vatikan da elinde ki geniş mali güç ve kendisine bağlı kiliseleri ile Küresel elit ve siyonizm çekişmesinde , mümkünse gücünü artırmaya veya en azından korumaya çalışmakta bu amaçla bazen küresel elitle bazen de evangelist siyonistlerle birlikte hareket ederek çıkarları korumaya çalışmaktadır.



Vatikan özelde Rus ortadoks genelde tüm ortodoks gücünü azaltmak hatta mümkünsa ortadan kadırarak bir hiristiyan birliği sağlamak için İstanbul Rum patrikliğini öne çıkarmaya çalışmakta bu amaçla diyolog çalışmaları yürütmektedir.

Türkiyenin bilinin İslam yapısıda bu anlamda değiştirilmek istenekte mümkünse Hirislam diye adlandırılabileceğimiz bir neüdüğü belirisiz din oluşturulmaya çalışılmakta bu amaçla Nurculuk ve Mevlevilik üzerinden bazı çalışmalar yürütülmektedir .

Diğer protestan Hiristiyanlar ise bildik misyonerlik faliyetleri ile Uzak doğuda kısmen de başarılı olmuş yol ve yöntemlerde bulunmaktadırlar.Bu konuda Blogda yeralan yazı özet ve yeterli bilgiler içermektedir.

İLGİNÇ ÇEKİŞMELER VE KIRILMA NOKTALARI ;

Küresel elit elindeki geniş mali olanakları bankaları , finans kurumları ve kontrolündeki küresel dev şirketleri ve gizli açık sosyal örgütlenmelerini Hiristiyan siyonizminin savaşına ve bu amaçlı eylemlerine karşı kullanmaya başlamıştır.

Bu amaçla tüm Dünyada özellikle ABD nin önünü kesmeye çalışmakta onun bu arada Dünya ekonomisiniden ABD ye akan kaynakları azaltmaya çalışmaktadır.


Güney Amerka da yani ABD nin yakın zamana kadar ki arka bahcesindeki siyasal yapıları hızla ABD den uzaklaştırmakta http://www.sol.org.tr/?yazino=31362 , Afrikada ise ABD nin kaşısına ya Avrupalı rakipleri çıkmakta yada Çin .


Hem küresel elit hem ABD yönetiminin karısında ki en ciddi güçler olan Almanya ile Rusya da ekonomik olarak ve muhtemelen siyasi olarakta hızla bir birlerine yaklaşmakta ve ortak çıkarlar yaratmaya çalışmaktadır.Bu çerçevede Alman şirketlerinin Rus pazarında artan etkinliklerine Rusya hoş görü ile yaklaşmakta ve bu Alman şirketlerinin -http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_German_companies - ülkelerinde veya diğer bölge operasyonlarında ABD ve Küresel Elit tarafından yok edilen kârlarının yerine konmasını sağlamakta , diğer yandan Almanya kuzey akım gibi enerji projeleri ile Rusya ya olan enerji bağlılığını arttırmaktan çekinmemektedir.

Almanya da açıkca ABD hiristiyan siyonizmine karşı durabilen şansölye Gerhard Schröder ABD nin yoğun sadırısıyla başbakanlığı bırakmak zorunda kalsa da partisi iktidar ortaklığına devam edebilmiş bu nedenle ABD Almanya da tam bir başarı kazanamamıştır. Gerhard Schröder de Rus Devlet şirketi GAZPROM da göreve başlamıştır.


Benzer süreç Fransa da gerçekleşmi Chirac ın yerine bir yahudi olan ve Amerikan Sarko adıyla anılan Sarkozy gelmiş ama Sarkozy inin Fransa içindeki güçlü küresel elit uzantıları etkisi ile ABD nin beklentilerin altında bir performans göstermesine neden olmuştur.

Fransa Chirac zamanın da Irak işgaline açıkca karşı durmuştur.Ama ABD nin gösterdiği büyük cabaya ve iktidar değişikliğine rağmen tam anlamıyla yandaş bir cizgiye gelememiştir. Hatta Sarkozy de Akdeniz birliği gibi projeler ile Fransız şirketlerine eski sömürgesi Kuzey Afrika da yeni iş olanakları yaratmaya çalışmakta Basra körefezinde riskli askeri varlık gösterme üs kurma girişimleri ile enerji şirketlerini büyük oyuna dahil etme cabası göstermektedir.



Yine Irak savaşına karşı çıkan ülkelerden Belçika nerdeyse bölünme aşamasına gelmiştir.



Eskiden Fransalmanya olarak adlandırılan bu iki ülkenin büyük ekonomik operasyonlar yaptığı doğu avrupa yı yeni avrupa olarak adlandıran ABD tüm bu ülkeleri bu avrupa güçlerinin etki alanından kendisinin etki alanına sokma çalışmasıda ekonomik olarak çok başarılı olamamıştır.

İşin en ilginci Anglo Sakson kardeşliğinde yaşanmaktadır.Sürecin başlarında bir birliktelik var gibi görünürken dahi masa altıdan tekmeler uçuşmakta idi.
Irak savaşı başlamadan önce ve başladıktan sonra Bush ve Blair arasıda ki birlikteliğin nasıl eleştirildiğini hatırlatmak isterim ki o günlerde bile İngiltere ABD nin altını oymakta onu nasıl güçsüzleştirir onun hesabını yapmakta idi.



Mehşur ve mahrur uzun imparatorluk tecürbeli İngiliz diplomasisi müttefiki ve stratejik ortağı ABD yi bin bir oyun ve akıl yürütmelerle zor durumlara düşmesine altından kalkamayacağı hatalar yapasını sağlamaya çalışmaktaydı.

Bu duruma verilebilecek en basit örnek siyonist ittifakın evangelikler yönetimindeki ABD nin İran ı sıkıştırma planlarına karşılık Irak işgalinde şii ağırlıklı nufusu bulunan güneye Basra ya yerleşen ingilizlerin örtülü olarak İranı güclendirici ve güney Irakta İran etkisinin artmasına izin verici politikaları ABD yi çok zor durumda bırakmış ve Irak ile ilgili güvenlik meselelerini Haydut Devlet dediği İran ile görüşme noktasına kadar gelmek zorunda kalmıştır.

Ama süreç artık ilerlemiş ve mali merkez New York üzerinden ABD içinde de hatırı sayılır bir etkisi olan Londra merkezli küresel elit artık kartlarını açık oynamakta ve ABD yi açıkca hedef almaktadır.
Türkiyede ki genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminin sadece bir kaç hafta öncesine denk gelen küresel eltin üst düzey toplantısı olan ve İstanbulda yapılan Bilderberg toplantısında (yeni dönemde Türkiye'ye verilen öneme ve belirleyici role dikkat)alınan kararlar neticesinde artık küresel elit evangelist ABD çekişmesi masa altından masa üstüne gün ışığına çıkmış ve her alanda artık kartlar açık oynanmaya başlamıştır.


Türkiye de Cumhurbaşkanı Gül ün seçimi yeni kabinenin oluşturuluş şekli yani Babacan ve Şimşek in kabinede ki görevlendirildikleri konumları v.s.


Afrikada bir dizi gelişme ,Pakistanda Benazir suikasti Çin deki olan bitenler ,İngiltere hükümetide yeniden yapılandırılmış Blair orta doğuda barış misyonu üstlenmek için başbakanlıktan ayrılmış, yerine Brown gelmiş , genç ve geleçek vaad eden YAHUDİ Milband dışişlerine getirilmiştir.


Başlatılan mali saldırı Ağustos ayından sonra ABD ye de taşınmış ve ABD ekonomisine parasal bir saldırı başlatılmıştır.

Ya mülkiyeti yada yönetim kontrolü Küresel Elite ait olan ve her biri Türkiye gibi bir kaç ülkenin ekonomik gücüne sahip GM,GE ,CITI, BANK OF AMERİKA , RİO TİNTO, HSBC, Merrill Lynch , BHP Billiton, Anglo American UPS IBM BARCLAYS ROYAL BANK SCOTLAND VODOFANE v.s. v.s. v.s. gibi ve daha onlarcası gibi dev ABD ve İngiliz merkezli şirketler artık Amerikan ekonomisini sabote etmekle görevlidirler.


Rothschilds ailesinin düstüru olmuş o iddilı sözü eden Baron M. A. Rothschild'in, "bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, kanunlarını kimin yaptığı umurumda bile değil" sözü" bir kez daha işlemektedir.



Zaten Küresel eltin mülkiyetinde olan ABD federal rezerv bankası bu işte kullanılmaya başlanmıştır.ABD gücünün önemli kaynağı Dolar artık tehlikededir.Daha önceki başkanları gibi bu günde Federal rezervin başında bulunan Ben Bernanke Küresel Elitin adamıdır hatta Küresel Elitin en güçlü ailesi ve kurucusu diyebileceğimiz Rohtschilds ailesi ile uzaktan akraba bir eşkanez yahudisidir.



Bu arada küresel elit sahip olduğu medya gücü ile - ki dünyada ki hemen hemen tüm basın yayın,internet ulaşımı,haber ajansı gibi şirketleri ya doğrudan yada dolaylı olarak kontrol altında tutabilmektedir- ABD yi içe kapatacak olan ve Bush dönemi sonunda seçilmesi büyük ihtimal olan demokrat partinin adayı olarak Obama yı örtülü olarak desteklemektedir.Obamanın seçilmesi ABD nin evangelizm etkisine en uzak adayın seçilmesi ile eş anlamlıdır.





Küresel elitin ABD içindeki ağırlıklı karar alıcı ailesi Rockefeller ile Avrupa ayağı baş aktör ROTHSCHİLDS ler ve iş ortakları Avrupalı kraliyetler sahibi oldukları petrol şirketleri sayesinde ABD yönetiminde ki hiristiyan siyonistlerin inançları doğrultusunda başlatıp yürüttükleri bu savaştan yararlanarak dünya ekonomisi içinde zaten büyük olan paylarını artan petrol fiyatları ve katlanan karları sayesinde daha da büyütmüşlerdir.



Bu ise sanki çekişme içinde oldukları izlenimi veren onlarca veriye rağmen sonuca baktığımız da Hiristiyan siyonizminin Küresel Elite yani İLLUMİNATİ ye bir hizmeti gibi görünmektedir ki bu pek ala mümkündür.Hem Başkan yardımcısı DİCK CEHENY hemde bay BUSH küresel elitin tüm gizl örgütlenmelerinden dar iç çemberin hemen dışına kadar ulaşabilmiş hizmet edenler arasındaki en üstlerde yer alan gruptandırlar.



Ama Bush Ocak ayına kadar görevdedir ve uygulanan seneryo gereği Hiristiyan siyonizminin yapacakları henüz bitmemiştir.





TÜRKİYE YE GELİNCE :....................................






Ağırlıklı olarak ABD ama genel de Batı dünyasının ortak projesi gibi görünen ve 1999 -2001 arasında ki süreçte hızlandırılmış bir sosyolojik değişimin dayanağı olarak hazırlanmış ağırlıklı olarak parasal ve ekonomik manipulasyonlar sonucunda ,(seçim cağrısının da bir küresel elit oyuncusu tarafından yapılmış) Kasım 2002 de seçimi kazanır kazanmaz başbakan olamayan genel başkanı Washıngton da kabul edilen AKP iktidarının ABD yi yöneten hiristiyan siyonistlere acı süpriz içindeki küresel eliten gelmiş ve bu kesim Gül ün başbakanlığın da ağırlığını göstermiş ve 1 Mart 2003 te Irak Savaşı ve sonrası için çok önemli olan teskere meçliste red edilmiştir.

Küresel elite ABD nin cevabı geçikmemiş ve hedefleri Kürsel Elit sembolleri olan Kasım 2003 El Kaide eylemleri gerçekleşmiştir.


ABD tarafından eğitilerek yaratıldığı hala manipüle edilerek yönlendirildiği konusunda kuvvetli iddialar olan EL KAİDE terör örgütünce Kasım ayında İstanbulda meydana gelen saldırıların HSBC BANKASI İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU VE SİNEGOGLAR OLAN hedeflerini hatırlamanızı tavsiye ederim.Bu saldırılara konu olan hedeflerin tamamı Rothschilds ailesiyle , ekonomik ortakları ve yuvalandıkları parasal üs olan British kraliyet ailesi ile alakalı hedeflerdir.


Yürürlüğe konan senayonun gereği olan bu saldırılar kozmik bilgelere hakim olduklarını düşünen pek bilmiş AKP danışman kadrosu tarafından acaba nasıl okunmuştur.Bu arada Türk silahlı kuvvatlerine ve Türk halkına karşı uygulanan psikolojik harbin bir uzantısı olan "CUVAL HADİSESİN DE " de bu akp içi yapının katkısının ne olduğu bilinmelidir.



Teskere red edildiğinde Başbakan olan Gül Ağustos 2007 den bu yana Cumhurbaşkanıdır.

Bu anlamda bakılınca AKP kapatma davası ABD nin hiristiyan siyonist kadroları ile içli dışlı olan Akp içinde ki kesimin tasfiyesi operasyonudur.

Tıp kı Pakistanda Müşerref i sıkıştırıp ABD nin adamı olmaya söz veren Benazir Butho nun Küresel Elitin Gizli servisi MI6 tarafından öldürülmesi ve Pakistanın daha fazla ABD güdümüne girmesinin engellenmesi konusunda yaşananlar gibi. Pakistanda da her ne kadar seçimler yapılmış ve bir hükümet urulmuşsa da orda da yüksek mahkeme üzerinden bir oyun sahnelenmekte ve daha pek çok gelişmelere gebedir.





Afganistanda savaşın kötü gitmesinin nedeni küresel elit ve etkin olduğu devletlerin NATO içinde gösterdikleri isteksizlik olduğu kadar küresel elit tarafından daha çok etki altında tutulabilen Pakistanın talibana verdiği örtülü desteğin varlığıdır. İngiliz Kraliyetinin genç üyesi Afganistanda gazetecilere görüntüler verirken Küresel elit talibana desteğini devam ettirmektedir.

Bu arada Somali , Darfur, Cad, Nijerya, Zimbabve ,Güney Afrika ve daha pek çok Afrika ülkesinde küresel elit ile ABD nin Evangelist yönetimi yoğun şekilde çekişmekte ,Küresel elitin yeni gözdesi ÇİN Afrika daki ağırlığını her arttırdığı bölgede yapılan her Çinin taraf olduğu anlaşma sonrası o bölge kan gölüne dönmekte çeşitli karışıklıklar yaşanmaktadır.




Türkiye ye dönersek ,

Küresel Elit Türkiyenin tüm ekonomisine bu gün tamamen hakim durumdadır. 1980 24 ocak kararlarından bu yana ondan öncede 1946 da ilk IMF anlaşmasından bu yana Türkiye her yıl ve her gelen iktidarla biraz daha küresel elitin hakimiyetine girmiştir.1946 IMF anlaşması ile ekonomik aynı yıl ülkemize gelen Missouri zırhlısı ile siyasi etkiye girilmiş ve bu NATO ya girişle pekişmiştir.

Ancak Özallı yıllar ve hele 1988 sermaye hareketleri serbestliğinden sonra Küresel manipülasyonlarada açık hale gelmiş bu ise ülke siyasetine daha önce sahip olmadığı olanakları küresel elite vermiştir. Zaten kısa bir süre sonra bu manipulasyonlar ile lkenin ekonomik siyasi ve sosyolojik yapısını hızla dönüştürmüş ,1994 ,1998 ,1999-2001 parasal manipülasyonları ile ülkeyi yeniden şekillendirmiştir.

Yapılan iş her türlü ekonomik ve parasl manipülasyon ve elde edlen görevlendirilmiş siyasi ve bürokrat iş birlikçi kadrolar ile gerekli gereksiz borçlandırılma operasyonları sonucunda devlet ve kamu oyu üzerinde devamlı bir borç baskısı etkisi yaratılmasıdır.

Türkiyenin 1990 larda aslında pek az olan iç ve dış borcu sanki yönetilemez gib gösterilirken, geldiğimiz noktada 10 larca kat artmış, devleşmiş iç ve dış kamu borçlarına hane halklarının ve özel sektörün borçlarıda eklenmiş olmasına rağmen sanki çok normalmiş gibi bir ekonomik ve psikolojik hava yaratılması bu duruma örnektir.



Bu arada Türkiyenin yerli sermaye gruplarını kendiyle işbirliğine zorlamış eğer direnen olursa türlü mücadele yolları ile ekonomik güçlerini yok etmiştir. Örneğin Özdemir Sbancı cinayetinin ekonomik sonuçları tamamen küresel elite yaramıştır. Uzan hadisesi ve diğer batan bankalar nedeni ile önce kamulaştırılan değerlerin tamamı küresel elite teslim edilmiştir.Bu arada hayatta kalmak ekonomik olarak var olmak isteyen sermaye grupları hızla küresel elitle işbirliğine gitmişler ve sahip oldukları şirketlere küresel eliti ortak etmişlerdir.


İlginç bir örnek olarak Doğuş grubu dev şirket GE ile Garanti bankasında ortak olabilirken ve diğer bazı operasyonları küresel elit ile yapabilirken ALMAN VW ni çok satmasına ve kesin bir başarı öngörülmesine ve ekonomik pek çok tavizler teklif etmesine rağmen Türkiye de yatırıma ikna edememiştir. Bunun açık neden Türkiye nin artık Londra Merkez li Küresel Elitin tam hakim olduğu bir ülke olmasıdır.Eğer VW yatırım yaparsa bunun hiç bir güvenliği yoktur her an VW nin Türkiye yatırımı bir operasyona konu olabilir.

Ama Küresel Elit hiç bir zaman ülkenin asıl karar alıcısı olamamıştır .Ta ki AKP hükümeti döneminde kadar.

TMSF ile ilgili tahsilat amacıla çıkarılan yasalar ve özelleştirme uygulamaları ülkenin kamu ve özel tüm belli başlı belirleyici ekonomik varlıklarının yönetimsel kontrolü Küresel elite geçmiştir.

Ve özellikle TELEKOM özelleştirmesine kadar. Bu özelliştirme Türkiye nin Küresel elitin tam hakimiyetine girdiğinin tüm Dünyaya ilanıdır.

Hiristyan siyonizminin Orta doğu planları için olmazsa olmaz olan Kürdistan projesini en kolay ve az maliyetle ama her halukarda nasıl gerçekleşmesi mümkün olabilecektir?

Küresel elit bunun gerçekleşmesini en azından hiristiyan siyonizmin anladığı ve istediği anlamda gerçekleşmesini nasıl engelleyebilecektir?

SİYONİZMİN BU İKİ BÜYÜK GÖRÜNÜRDE AYRI GÖRÜNTÜSÜNÜN KAYIKCI KAVGASI TÜRKİYE DE HESAPLAŞMA NOKTASINA GELMİŞTİR.

İşte bu yüzden Türkiyede gerginlik artacak belki darbe olasılığı doğacaktır.

Çünkü ABD PKK ve Kürt hareketini kontrol etmekte ve Siyonist ittifakın ortak projesi olan Kürdistanı yaratmak bu günkü yönetimin fazla bir vakti kalmamıştır.

Burada Barzani ABD ile ittifak halindeyken Talabani artık Küresel elit e daha yakın durmaktadır ve bağımsız bir Kürt yapılanmasına destek vermemektedir.

Barzanin tutumunda ki ikircikli duruş ve tavır değişiklikleri ile PKK ve dolayısıyla DTP içinde görülen çatlak küresel elitin bu yapılara müdahalesi ile oluşmaktadır.

Küresel elit terörü önleyici bir vazfıda olan çünkü PKK nın saklandığı mağraları ve saldırı amaçlı geçiş yollarını sular altında bırakacak ILISU barajına parasal destek vermekte ABD ise yurt içi uzantıları ile doğa ve tarih tahribatını ön plana çıkartarak projenin gerçekleşmesini engellemeye çalışmaktadır.

Çekişme etkin oldukları her alanda devam etmektedir.

ABD etkisinin güçlü olduğu orduyu devreye sokmaya çalışmakta bu amaçla ülkede yapay ve veya gerçek gerginlikler yaratmaya çalışmaktadır.

Bu amaçla ABD ye yakın danışman kadrosunun etkisindeki RTE önce sivil anayasa sonrada türban konusunu gündeme getirerek bu cabalara destek verme durumunda olmuş bunu fırsat bilen küresel elit te söz konusu kadroları tasfiye etmek için AKP nin bu cabalarını gerekçe yaparak yaratılan fikirse ortamda açtırıla bilen kapatılması davasını kullanmaya çalışmaktadır.

Hazine borçlarının geri ödemelerinin yığıldığı yani tıp ki 2001 şubat ayı gibi yüklü hazine itfalarıın olduğu Temmuz Ağustos 2008 aylarında tüm Türkiye gündemi yığılmıştır.

Her iki güçte tüm olanakları ile gerginliği yükseltmeye çalışmakta ve bir hesaplaşmaya girecekleri çok açıktır.

Anayasa mahkemesi arka arkaya bazı kararlar verecek;Türban ile ilgili anayasa değişikiği iptal edilecek, DTP ve AKP kapatılacak yeterince manipüle edilen yargı hedef haline getirilecek Küresel elitle birlikte hareket eden Cumhurbaşkanın ca , Bilderbergci Dış işleri bakanı Başbakan atanacak bu sayede TSK içinde ki terfilere ve Genel Kurmay başkanlığı Küresel elitle birlikte hareket edebilecek kişi ve kişilerden oluşturulmaya çalışılacak.

Hepsi de bir kaç hafta içinde olacak bu gelişmelere karşı TSK içinde etkinlği olan ABD alt rütbeli subayları devreye sokmaya çalışabilecek , Güney doğuda bir halk ayaklanması başlatılmaya çalışabilecek ve en nihayetinde bu karşıklıkları bahane ederek tek başına veya NATO yu kullanarak askeri müdahalede bulunmayı deneyebilecektir.

Tabiki bu arada uranyumu Nabibya da Küresel Elit ile birlikte çıkaran Nükleer programı İsrail li ve hiristiyan siyonistleri endişelendiren İran da unutulmamalıdır.İran ile Rusya ve Çin in ilişkileri de.



İran Küresel Elit tarafından desteklenmekte ve Afganistan dan Irak a Şii nufusun çoğunlukta olduğu körfez ülkelerinde Suudi Arabistan dahil etkinliği artmaktadır.

Bu konuda da mevcut ABD yönetiminin nasıl hareket edeceği gelişmelere yön verecektir.

AĞUSTOS AYINDAN BİR ABD SALDIISININ İRANA YÖNELECEĞİ KONUSUNDA PEK ÇOK VERİ VE GÖRÜŞ ORTALIKTA DOLAŞMAKTADIR.

YANİ TÜRKİYE DEKİ GÜNDEMİN YIĞILDIĞI TARİHLERDE BÖLGENİN DE KARIŞMASI İHTİMALİ VARDIR.

Küresel Elit in ABD yi İran a yönlendirmesi ve içe kapanma hissiyatını Amerikalılar da arttıracak bir başarısızlık yaşatabilecek bu başarısızlık arkasından kısmen zayıflamış ama bölgedeki ağırlığı ve kamu oyu desteği artmış İran ın bu kez bölge ülkeleri ile girişeceği bir çatışmaya da neden olabilecektir.

Tüm bunlar Dünyanın da kaderini belirleyecektir.

Çünkü yukarıda çok çok özet olarak değindiğim gibi Dünyanın diğer güçlerinin de gözü bu çoğrafyada dır.

En başta belittiğimiz ianançsal temelli saikler le hareket etmeyen veya eden diğer güçlerinde ne olacağı ve özümüzde ki yüz belki yüzlerce yılın nasıl gelişeceği buradan belirlenmektedir.

TÜM BU NEDENLERLE YAKLAŞMAKTA OLAN KÜRESEL HALE DÖNÜŞMESİ İHTİMALİ ÇOK YÜKSEK BİR BÖLGESEL SAVAŞIN İÇİNE HIZLA SÜRÜKLENDİĞİMİZ İZLENİMİ VEREN BU GELİŞMELERİ VE BAKIŞ AÇISINI YANILMAYI EN AZ OKUYANLAR KADAR DİLEYEREK SAYIN OKUYUCULARLA PAYLAŞMAYI DİLEDİM.

Aslında denilebilecek olan en güzel söz daha önce söylenmişti

YUTTA SULH CİHANDA SULH

Sarı Saltuk 25-28 Mayıs 2008




Website counter

DOGUM SANCISI MI YA YOKSA?

DOGUM SANCISI MI YA YOKSA?

Yüzüme bakıyorlar... Bakiyorlar yuzume...
Dayi; temiz kalpli amca... Bir Hac turu burosundayim.
Hos geldin, bes gittin, sakallarina aklar duseli yillar gecmis, uc buyugumle tanisiyorum:

"Selaminaleykum dayi" diyorum.
"Aleykumesselam.evlat" diyor.

Yuzlerinde Anadolu'yu goruyorum... Temiz, saf, piril Anadolu.

"Dayi Hac'ca mi Allah kabul etsin" diyorum.
"Yok ogul, uc kere gittim Allah kabul etsin" diyor.
Digeri "bende iki" diye ekliyor.

Sasirmiyorum; "yirmi" diyeni de "yirmibes" diyeni de duymustum zamaninda...

Bakiyorlar yuzume...
"Dayi, bir kere farz da digerleri ne ola ki?" diyorum...
"..." (Bakiyorlar yuzume, sessizce)
"Dayi yok mu koyunde, kasabanda fakir fukara cocuk, ogrenci?" diye soruyorum.
"Ogul, biz gormedik ki ne bilelim?" diyor...

Aklima sulu sepken televizyonlar geliyor, icimden en kufrun bini bir para siralaniyor...
Ama amcama, dayima degil! Guzelim Anadolu'mu cehalete programlayan kuresel seytanlara
ver veristiriyorum... "Ulan!" diyorum icimden...

Konusmayan dayi
"Mahsul para etmiyor, herseye zam, ne olacak sonumuz" diyor.

Gozlerim mi parildiyor ne? Salaga yatiyorum o an sanirim. "Bu dayilar ne dese dogrudur,
Anadolumun gundemi iste budur" diyorum icimden...

Icimden "Ah dayim, bir bilsen kim krypto, kim deyyus, kim cakal, kim gevur" diye gecirirken;

"Ya ogul ne bilelim?" diyor iclerinden birisi...
"Ne bilelim, dinci biliyorduk biz" diyor... Evet dindar, mutedeyyin saniyor temiz Anadolu!...

Ah televizyon, aptal kutusu, ah sulu sepken basin!...
"Insanim gorseli sever" diye dusunuyorum... Izleyecek, gorecek...
"Okumaz, dinler" diye ekliyorum...
Sonra "ulan salak" diyorum kendime...
"Hadi okuyacak, okuyacagi kitabi hangi parayla alacak? Yiyecek ekmegi mi var"
Bu bir ozelestiri oluyor...

Televizyon acik, haberler var; bir sehit daha!...
Bakiyoruz birbirimize:
"Dayi, kac sehit oldu iki haftadir biliyor musun?" diyorum...
Susuyor, bakiyorlar bana, birbirlerine...
Susuyoruz...Sezsizlik...
Dayim nerden bilsin? Her gun tek tek dusuyor ates baba ocaklarina,
operasyondan bu yana teror yuzunden 40'tan fazla vatan evladinin sehit dustugunu...
Dayim nerden bilsin bu bilgi kirliliginde!...

Uzuluyorum!...
Ah kuresel seytanlar; Anadolu'mu ne hale getirmeye cabaliyorsunuz?!...

Kiziyorum!... "Haymatloslar, isbirlikciler, yobazlar olmasa bir halt yiyemez bunlar"
diyorum... Demokrasi havarileri; "ulan neyin demokrasisi serefsizler" diye geciyor icimden...
"Tarihte bir tek katliam yapmayan batili devlet var mi?" diye dusunuyorum!...
"Neyin demokrasisi?"

Dusunuyorum... Aklima rahmetli A.Ilhan geliyor: "%10 hain kontenjani..."
Sonrada Dervis Mehmet haini... Yunan ajani... Incil'de de gecen Ege'deki yedi eski kilise geliyor aklima!...

"Ne cabuk unutuyoruz" diyoruz "unutuyoruz". Yugoslavya geliveliyor aklima; ne guzel demisti A.Ilhan:
"Yugoslavya'nin koylulerini Brezilya pembe dizileriyle bagladilar televizyona". Bir bagladilar Yugoslavya
halen bolunuyor...O gunden beri altiya bolunmus!...

Aklima Havsa'daki ciftci geliyor. Hani "Sari Paşa"ya demis ya; "Paşa bu citi gordun mu? Aha o cite dusman postali
degsin, o zaman o citin odunuyla onun karnini deserim!"

Aklima yumurta ile kapi meselesi geliyor!...

Ruyada miyim, kabus da mi?
Bu ulkede yasananlar gercek mi?
"Devlet baba nerdesin?" diyorum...
"Savcilar orada bir Corlu var yakinda" diyorum icimden...
Ve bunlari derken dayim sesleniyor;
"Ey ogul iyi misin?"


Tonyukuk

22 Mayıs 2008 Perşembe

KISA BİR YOL HİKAYESİ

Sabah erken. Daha mayıs ayı olmasına rağmen hisedilir bir sıcaklık var.Körfezin üstünde yükselen bir pus Karamürsel den başlayıp Gölcük e kadar Samanlı dağlarının orta yerinde şerite benzer bir bulut oluşturmuş.Otoyol sakin sayılır .

Duruşmanın saat 9 da olması ne kötü oldu diye düşünürken Hereke yi geçtim.

350 yıl önce Evliya Çelebi nin "tek bir ağacının altında 300 koyunluk bir sürünün gölgelenebildiği , ulu ağaçlardan oluşmuş bir ormanlık alan" diye tarif ettiği , onun gezmesinden 350 yıl önce Alp Erenlerden AKCA KOCA nın feth ettiği ,ondan da tam bin yıl önce İstanbul u kurmak diye bir fikri oluşmadan önce Konstantinin seçimi ile bir kaç yıl batısı ile doğusu ile tüm Romanın başkentliğini yapmış her dönem önemli ve büyük şehir olmuş doğduğum ve büyüdüğüm şehir İZMİT e gidiyorum.

Trafik te "AŞİRET AHLAKININ " tüm sosyal hayatta olduğu gibi ulaşımı da ne hale getirdiği ni ve kendine yabancı bu kültürle sinir mücadelesi için de yaşamaya çalışan biz TÜRK lerin aslında ne büyük bir fedakarlık yapmak zorunda kaldığımızı düşünüyorum.
Evimizde ailemizde akraba ilişkilerimizde görmediğimiz bu düşünme tarzı ve ahlakını sosyal hayatımızın her yerinde yaşamak zorunda kalmak bizi ister istemez dönüştürüyor.
İşte pekte üzerinde durulmayan kimliksizleşmemizide beraberinde getiren " PASİF ASİMİLASYON " nun kökleri burda diye düşünürken standart dışı üç şeritli hale getirilmiş emniyet şeritsiz güvenliksiz otoyolda bir birini sollayan iki iri kamyonu sollamak isteyen bir ücüncünün hiç olmaması gerekli en sol şeriti çok büyük bir iç huzuru ile yavaşca işgal etmesi nedeni ile arkalarında onların hızına düşmek için yoğun caba göstermek gerekti.

Konsantrasyonu sürekli yolda tutmak gerekli diye düşünürken TÜPRAŞ ın bacaları dikkatimi çekiyor. Aklıma gelen bir kavram ...Özelleştirme..Projeleri çok eskilere giden ama 1950 li yıllarda Demokrat parti tarafından açılan 50 yılı aşkın süre ülkemize büyük katkılar sağlayan tesis.Daha pek çok Ülke değeri müessese gibi satıldı.Tıpkı POAŞ gibi.Aslında hayal meyal hatırladığım kadarıyla bir ara yapıldığı gibi ve dünyanın her yerinde olduğu gibi TPAO DİTAŞ TÜPRAŞ BOTAŞ ve POAŞ tek bir şirket olarak yapılandırılmalı mesela TP Türkiye Petrolleri gibi bir şirket oluşturulmalı ve ülkede en büyük güç olmanın yanında bölgede de bir oyuncu olmalıydı diye düşünüyorum.

Böyle finans yapısı güçlendirilmiş büyük bir şiketin Türkiyenin bölgedeki ağırlığı ve geçiş ülkesi konumunuda kullanarak neler yapabileceğini hayal etmek istiyorum ki aklıma Telekom geliyor.

Telekom ..

Ülkenin sinr sistemi iletişimi beyni herşeyi bilen şirketi .. Ne şirketi ülkenin kendisi..
Radyoda bir haber tam bu ana denk geliyor.Lübnan da taraflar Katar da yaptıkları görüşmelerde anlaştı.Katar neden? Küçük fakat petrol zengini, ABD üsleri ile dolu ,nufusu kadar ABD askeri ülkede olan yedi kız kardeşlerin( ExxonMobil,Royal Dutch Shell, Texaco,Chevron, Aramco , BP v.s ) cirit attığı bir şehirli ülkecik.BAE(Dubai , Abu Dabi v.s. ) gibi ,Bahreyn gibi, Kuveyt gibi..

Ne olmuştu Lübnan da.

Hizbullah ve hiristiyan gruplar başta olmak üzere tüm taraflar bir birine girmişti yine. Bu sefer ki neden Hizbullahın kendine ait telekom şirketinin yasa dışı ilan edilmesi. Ne kadar garip . Bağımsızlık devlet bile olmayan bir grubun bile kendi haberleşmesini kontrol etmesi için bir yerel telekom şirketine sahip olması gerekliliğini bilmesi ve bunun elinden alınması teşebbüsünün nerdeyse bir savaş başlatma noktasına getirmesi.

Biz nerdeyiz...

Oger Telekom .. İnternet safasına girdiğim de içi boş bir şirket görüntüsü veriyor .Sahibi olduğu söylenen Hariri ailesi araştırdığımızda da içi boş gibi..Gülümsüyorum . Ne var bu boşlukta orayı dolduran kim ? İngiltere ..MI6..MI5.. MOSSAD.....

Neyse düşünme ..Yola konsantre olmalı ..Kamyon çıkabilir salına salına..

Tütün Çiflik teyim.. Yolun üstü altı plansız gecekondular..veya planlı ucube binalarla dolu..Kasvetli ve güvensiz görünüyor..Mardin ,Diyarbakır v.s. doğu bölgelerden gelmiş insanların yaşadığı bir muhit .Acaba öylemi ..Dilovasında bile ki en çok doğulunun bulunduğu sanılan yerde nufusun sadece yüzde 40 olmalarına rağmen nasıl kültürel olarak dominant baskın olabiliyorlar ?

AŞİRET AHLAKI ?

PASİF ASİMİLASYON ?

Haberler devam ediyor .. Yargıtay bildirisi .. Hükümet cevabı .. Aklıma danışıklı dövüş geliyor ..

Amaç : Gerginlik..

ipleri aynı gücün elinde olduğu çok taraflı kukla oyunu ..Küresel güç ..Küresel elit ....Büyük şeytan kanlı oyununu sahneleyecek yer olarak güzelim yurdumu ve insanlarını seçmiş.. Büyük çıkarlar öyle gerektiriyor demek ki.Şeytani düşünceler..

Rockefeller ,Rohtschildsler trilyon dolarlık servetleri ve başlarında oldukları gizli açık örgütlenmeleri, kontrol ettikleri küresel şirketleri ile kanlı güç oyunlarını oynamaya devam ediyor..

Sapık ideolojilerini ve inançları doğrultusunda insanlığa her çoğrafyada yaptıklarını şimdi ülkemde yapıyorlar..Laik Dindar Kürt Türk Alevi Sünni nerden bölebilirse bölüyor ..Olmayan yapay gerginlikleri yaratıyor..Oyun içinde kırk oyun oynanıyor.. Sonuçta koca ülke şeytanın elinde kıvrandıkca kıvranıyor ..

Ve daha en kötüsü yaşanmaya başlamadı bile ..Gidişat çok kötü..

Yavaşlıyorum .. İçim daraldı .. Hatta biraz kenara çekip dursam mı..Hem benzin alır bir kahve içerim daha vaktim var nasıl olsa geldim sayılır..

Benzinci BP ..Gülümsüyorum..Haarp aklıma geliyor benzinciye girerken çünkü radyoda Çin depreminden bahsediyor .17 Ağustosta Annemi Ablamı almak için şehre gelişimi hatırlıyorum ..Bu günkü gibi sıkıntılı bir hava vardı..ŞEYTAN bunuda yapabiliyor mudur..Yapıyordur diyor aklım ama inanmak istemiyor yüreğim ..

17 Ağustos eğer HAARP ürünü ise İstanbul depremi de en olmadık zamanda olacaktır diye düşünüyorum..

Kahve bitti .. yola devam ..hayat devam ediyor.. Dosya neydi ..

22 Mayıs 2008

16 Mayıs 2008 Cuma

KRALİÇE GİTTİ !! TONYUKUK YAZDI ! ÇOK İYİ ETTİ

DEVLET BASA

Saltuk agabey zorlamis; batiya gore 2200 kusur, Mirsan-Tarcan'a gore en az 16 bin yillik Turk'u 18 maddede bitirmis...

Pusuda bekleyen sirtlanin cok oldugunu malumunuz.

Dede derdi ki:
Ey ogul! Kavagin en azili dusmani esektir. Esek kavagi kemirmeye basladi mi kavak bitmistir; icten ice curumeye baslar, yok olur! Ogul, bu ulke oyle bir ulu kavak ki yillardir ne esekler kemiriyor da hala ayakta!...

Bir yazarin da dedigi gibi: "Direnen bir devletin öyküsü".

Evet, hiç düşündünüz mü? Yillardan beri, hep geri çekilme... Kafamizi kaldiracağimiz sirada birileri tepeden indiriyor sopayi... Gerçekten, 1938'den beri bu ulke nasil ayakta duruyor? Neyse... Bunu hep birlikte soralim kendimize ve gundem maddesine gecelim:

Batili gazete ' 71 yilindaki gibi halk alkislariyla karsilamadi mealinden haberiyle Turk Milletine "Oh be!" bilincaltini manipule etmeye calisirken, Girit Biritani (burada boyle yazacagiz; Turkiye'yi israrla hindi yerine koyanlara karsi en azindan Turkce okunusuyla mutekabiliyette bulunalim) ve onlarca somurgenin sahibesi
( Bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fik_Krall%C4%B1k ) Kralice II. Elizabet (okunusu) 'in niye geldigini gittigi gunde Saltuk agabeye ragmen birkac acidan irdelemeye calisalim:

Ne zaman geldi?
Israil'in kurulusunun 60. yili, Filistin'nin 60. yil Felaket Gununde. Simdi bu noktada atladiklarindan degilde daha onemli konu(!) bulduklarindan yazmayanlarin aksine biz birseyler yazalim...

Elizabet Hanim Ankara'da iken Bus oglu Bus (okunusu; Elizabet'e hanim diyorsunda Bus oğlu Bus'a neden bey demiyorsun diye sormayin. Türkler kadina saygilidir) nerede idi? Tel Aviv'de!... Hatta oyleki Ol Mert Efendi ile neredeyse can ciger kuzu sarmasi...

Bir parantez acalim: Hemen herkes artik Elizabet hanimin ulkesinin masonik-siyonist kokenlerini biliyor da sanirsak isin icine yuksek cikarlar girince dengeler ve durum biraz degisiyor...

Dengeler...
Magrur Girit Biritani her ne kadar da bugune kadar kuculmusse de, artik "Gunes Batmayan Ulke" degilse de halen buyuk bir ulkedir. Ayni Turkiye Cumhuriyeti gibi!... Ancak iki ulke arasindaki temel nuans farki Biritani'yi yonetenlerin halen magrur oldugu, magrur olamayanlari ayiklayabilme refleksini kaybetmemis olmasidir. Neyse... Sembollere devam edelim.

Elizabet Hanim ucaktan indigi gibi nereye gitmis? Imha edecegim diye yemin ettigi, ortadan kaybolduktan yirmi dort gun sonra cesedi bulunan Binbaşının ilk kez "siyasi kaypak" lakabini kullandigi Talabani'nin "obez olmak" nedeniyle merdivenlerinden cikamadigi ANITKABRE!...

Ulusalci bir gazete ile ulusalci bir televizyona konusan hocanin (cami hocasi degil)tespitleri yegane nokta... Sanirim yuksek Ingiliz siyaset erbablari Turk Milletini her zaman oldugu gibi bugunlerde de ebleh(?) gormek istiyorlar.

Akabinde ve detayinda kokteyl: Cumbabamiza ne takivermisler? Hac Nisani!... Takana degil taktirana bakmak lazim... Herseyi Saltuk agabeyden beklememek gerek. Exeter Universitesini bir arastirin; bakalim bu okulun ozelligi nedir?

Cumbabamizinda aklina mutekabiliyet gelivermis olsa gerek ki oda Elizabet Hanim'in yakasina Turkiye Cumhuriyetinin en ust devlet nisanini takmis. Keske takmasaymis. Sonra cevaplamak uzere soralim: Hac Hilal'i teslim almis mi?

Fragi, pardon cambazi birakalim. Bu frakta sirkteki caylak cambazlardan biri oluyor sanirsak...Yalniz bir parantez acalim; kendilerinin tabirleriyle RTE'yi oyle yalniz, bir basina gorunce hatrimiza ' 90'li yillarin baslarinda meshur olan Cartel grubunun ayri bir huzun katarak soyledigi "Aksam oldu huzunlendim ben..." misrasi geliverdi. Neyse... Sayin(!) RTE 'nin mutevazi(!) zevceleri "Second Lady" Emine Hanimlar kokteyle buyurmadilarsa vardir bir bildikleri...

Magazini birakalim da devam edelim: RTE dustugu(-ruldugu) durumun vahametini sanirsak artik kavramis. Bu basligi da tek bir cumleyle kapayacak olursak (Devlet-i ebed müddet icin) gercek bir ulusalci olunmasi gerektigidir. Sanirsak anlatabildik...

Gelelim Bursa'ya: Koskoca Girit Biritani ve onca somurge (ki Folkland Adalari icin 4000 mil gidip savasmislardi, hatirlayin ve buyuk devlet nasil olunuyor dusunun!) sahibesi Elizabet Hanim, Ottoman Empire dedikleri, bizim Osmanli Devleti (biz Osmanli Devleti diyoruz, onlar gibi bir somurgeci zihniyeti olmadigi icin!) 'nin ilk buyuk baskenti Bursa'ya ipek alip, Kuran dinlemeye mi gelmis? Adana'ya salgam icmeye, Sanliurfa'ya cig kofte yemeye de gitseymis?

Evet, "atanizin kendi adiyla kurdugu, orda yattigi cok ovundugunuz devletin ilk baskentinde gezer, ipegimi de alir, Kuran'da dinlerim. Hem de basimi da orterek...Kuran dinlerken haliya degil, tabureye otururum" demistir belki de... "Nasil Anitkabre gidip bu tarafa goz kirpmissam, bu degerlerle de goz kirparim" da demis olabilir(?) Ne guzel, dinler arasi dialog(!) Yuksek Ingiliz siyaseti boyle birsey demek ki... Lavrins (okunusu) 'da namaz kilmiyor muydu?

Bursa'da isimiz bitti mi? Bitti. Ulkeyi dolasmaya devam. Bu sefer ki durak Der Saadet!... Sukur ki ulusalci bir gazete gordu hanfendinin gemisinin 90 yil once atalarinin demirledigi yere demirledigini!...

Semboller devam ediyor ha? Gemicigin adi ne? HMS Illustrious (Her Majesty's Ship Illustrious); yani Majestelerinin Unlu Gemisi. Nereye yanasmis? "90 yil once Duvel-i Muazzama olup demir attik, bugun tek basimiza."

Gemideki kokteyle donelim: Geminin ambarinda kabak gibi duran bir helikopter dikkatinizi cekti mi? Her yerin uzerinde Ingiliz bayragindaki renklerin goruldugu bir ortuyle ortuldugu ambarda bir helikopter kabak gibi ortadaydi(!) Ama makinanin flasi Elizabet Hanim'in makyajinda patladi. Ingiliz siyasetinden bir numara daha: Cumbabamiz Elizabet Hanim'a siper oluverdi ya da Elizabet Hanim bir yerlere ben bu adamin arkasindayim diye ileti mi gonderiyordu acaba(?) Tabi bu arada Cumbabamizin yuzundeki o tatli gulumseme, guller tabak tabak aciyor...

Dengeler...
Hanfendiye gider ayak ilk ziyaretinde katildigi at yarisi goruntuleri gosterilmis. At? Ilginc... Yoksa bizler fazla mi komplocu olduk?

Girit Biritani epeydir yalnizlari oynuyordu, Irak-Afgania olu ulkeler oldular... Barzan'i tanimak icin an gozleniyor... Yeni Osmanlicilik elma sekerimiz... Pakistan? Daha onemlisi minarellerimiz!... Unutmayin ki Kraliyet ailesi Rio Tinto'nun hissedarlarindandir (Saltuk agabeyin Rio Tinto ile ilgili astigi yazilari okuyunuz).

Unutmadan ulusalci bir kanalin satisi gundemde(!) Degerlendirmeler, almak icin neden iki gun daha beklenmedigi, bu satis hakkindaki haber sayisinin, Kralice hakkindaki haber sayisindan daha cok oldugu gibi dusuncelerle yapilmali. Sunu da ekleyelim: O, "kapisina kilit vururdum" diyen arkadaslar, arabalarini uc lira fazlaya alacak bir kisiye siyasi goruslerini sorarlar mi? Yoksa "uc lira asagi veririm, ulusalciya satarim mi" derler? Zaman herseyin ilacidir.

Evet. Elizabet Hanim bir ruzgar gibi gecti, sanki Anadolu Tanricasi Kubaba. Yeni Dunyadaki cocuklarina nispet yaparcasina. Atlantik otesinde bir imparatorluk cokuyor, Girit Biritani'de artik kendini daha guclu goruyor!...

Son olarak; A.K.P.'den kurtulacagiz diyenler... Bilirsiniz Ingilizler siyasetiyle unludur, belki biraz mola vereceklerdir, rehavet bu cografyanin ulusalcilarina yasak olmali. Yoksa gelen her zaman gideni aratir...

Gercek Devlet-i ebed muddetcilerin dedigi gibi: "Ya devlet basa ya kuzgun lese".

Ne Mutlu Turkum Diyene!

Tonyukuk

13 Mayıs 2008 Salı

ESKİ HESAPLAR























Cecil Rhodes ve Robert Gabriel Mugabe

Bir kaç gündür meşhur haber kanalları, yoğun bir şekilde eski adıyla güney Rodezya (Southern Rhodesia ) yeni adıyla Zimbabve olan 12 -13 milyon nufusu olan 30 milyar dolar toplam milli gelire sahip küçük güney Afrika ülkesini konu edinmişler bu küçük ülkede yapılacak seçimler ile yatıp kalkıyorlar.

Dünyada pek çok ülke var hele bu küçük fakir Güney Afria ülkesi gibisinden ve hemen hemen her hafta iyisi ile kötüsü ile birinde bazen ikisinde ücünde bir seçim teleşı oluyor.

Peki nedir bu küçük ülkeyi böylesine dünyanın anlı şanlı haber kanallarının daha doğrusu dünyanın gündemine taşıyan neden.

Bu soruya cevap vemeden önce biraz Zimbabveyi tanıyalım ..

Bunun için yetersizde de olsa genel bilgi verebilecek şu linke bakmamız bize yardım edebilecektir.
Görüleceği üzere sömürgeciliğin ve devamında ırk ayrımının pencesinden en son kurtulan bölgelerden olan bu ülke ve insanları şimdi yeni bir tehlike ile karşı karşıyalar.

Robert Gabriel Mugabe bağımsızlık sonrası ülke kaynakları üzerinde ülke halkının egemenliğini sağlamaya diğer yandan toprak reformu ve eğitim politikaları ile bağımsızlığı pekiştirmeye çalışırken sömürgecilik artıklarının geride bıraktıkları yapılar ilişkiler ve dışardan yaptıkları müdahaleler ile mücadele etmek zorunda kalmıştı.

Ancak ne olduysa son zamanlarda artan bir iç mühalefet kötüleşen ekonomik problemlerle daha çok uğraşmak zorunda . Parasal manipülasyona maruzkalan ülke de hiper enflasyon yaşanmakta ve iç kabilesel yapılar ayrıştrılmakta toprak reformunu iyi yönetemediği bahane edilerek muhalefet ve batı dünyası Mugabe yi iktidardan uzaklaştırmak istemektededir.

İnsan hakları demokrasi söylemleri almış başını gitmiştir.

Şimdi burda bir kısa ara verip ülkeye eski adını Dünya tarihinin bence en önemli figürlerinden birini biraz yakından bakalım.

Meşhur elmas altın ve diğer kıymetli taşların efendisi, kurduğu şirketleri dünyanın en büyüklerinden biri olan devletten önce kurduğu şirketle bu günkü 5 - 6 afrika ülkesini sömürge haline getirip Biritanya İmparatorluğuna bağlayan söz konusu müthiş şahsiyet milyonlarca insanın kanına ölümüne mal olan bir idolojinin (Apartheid) yaratıcısı ve uygulayıcısı.

Bağlı bulunduğu gizli örgütlenme "secret society" ve sermayesini oluşturan ve yöneten gizli ilşkileri ve sapkın düşünceleri Avrupa kraliyet aileleri (Danimarka, Hollanda ve İngiltere )
ile olan yakınlığı ortaklığı nasıl bir bela olduğunu gösteriyor.

Bu emperyalizme ideolog ve sembol olmuş kişinin mezarı yani anıt mezarı dahi adını vermiş olduğu Rodezya nın ikinci büyük şehrinde bulunmakta Bulawayo da .

Emperyalistler için soğuk savaşın kendine özgü şartları altında ve 1965-1980 arasında süren çok kirli ve kanlı iç savaş sonunda elde edilmiş bir bağımsızlığı olan emperyalizm için hiç bir şey değilse bile sembolik önemi çok büyük ülkenin artık bu bağımsızlığının geri alınması ve yeniden yarım yamalak değil tam olarak kontrol altına alınmasının önündeki küçük engel olarak görülen insan haklarına saygısız demokratik yönetimde uzak Robert Gabriel Mugabe den kurtulma zamanıda gelmiştir.

İşte bu nedenle dünya gündemi bu sembolik geri kazanımı takip etmekte telaş göstermektedir.

YENİ DÜNYA DÜZENİ kurucuları önündeki engelleri aşmış sömürgeci emperyalist dönemin hakim karar alıcı gizli örgütlerinde toplanmış aynı ailelerin ( Kraliyetler ve birkaç büyük sermayedar ailenin ) günümüz temsilcileri Dünyanın tüm çoğrafyalarında eski hesapları görmektedirler.

Haa bu arada Rodezyadan bir elli yıl kadar önce biz de bu küresel eliti Duyunu Ümimiyelerden Reji idarelerinden Paramızı basan Osmanlı Bankasından , Demiryollarımızdan , Madenlerimizden , Limanlarımızdan kovmuştuk .
Ama ne pahasına .
Hatılayamayanlar ve eminim bilmeyenler var .

Söyleyeyim.11 YIL 1911-1923 arası ARALIKSIZ SAVAŞIP 28 MİLYON NUFUSTAN 13 MİLYON ÇOĞU KADIN SAKAT VE YAŞLI VE ÇOCUK ERKEĞİ AZ BİR NUFUSA DÜŞMÜŞ TOPRAKLARIMIZIN 3/4 ÜNÜ KAYBETMİŞTİK.

Şimdi maliyemiz hazinemiz bankalarımız madenlerimiz ve limanlarımız kimin elinde ?
Ülkemizde yaşanan siyasi gerilimlerin altında ne yatıyor kız öğrencilerin başörtülü üniversitede ders görmeleri mi ?
Yoksa görülmek istenen ESKİ HESAPLAR mı ?
Yani " SERV & LOZAN" farkın yerine konulması mı ?

MANZARA-İ UMUMİYE





Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk Milletinin içinde bulunduğu durumun kısaca özetiyle başlayalım ..

Öncelikle Uluslararası küresel sermayenin Dünyayı ve Türkiye devletini yönetmekte geldiği noktayı irdelemeliyiz.

Küresel sermayenin bilinçsiz ,kar peşinde koşan ,değişik noktalardan yönetilen ve bir biri ile rekabet içinde olan soyut bir kavram olarak düşünmek bizi yanlışa götürür.

Bu konuyla ilgili bir akademisyenin yazısının linkini ,

http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=1328&kat=16

ve konunun uzmanı üst düzey yöneticliklerde bulunmuş bir Metalurji mühendisinin yazısını,

http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi141/d141_1217.pdf

son olarak ETİ HOLDİNG A.Ş. Baş Müfettişinin yazısını bilgilerinize sunuyorum..

http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi127/der127_13.pdf

Malesef küresel sermaye çok bilinçlidir ve yuvalandığı batılı emperyalist ülkelerin çok uluslu şirketlerini , hatta o devletleri ve o devletlerin kurduğu uluslararası kurumları , o ülkelerin halklarına rağmen kontrol edebilen ve bir kaç karar alıcı ailenin ( moravenj soylu batılı kraliyetler ve birkaç yahudi banker aile ) elinde toplanmış bir yapıdır ve biz öncelikle bu gerçeğini görmeliyiz.

Ülkemize giren yerleşik veya kalıcı olarak adlandırılan yabancı sermaye yatırımların tamamına yakını bir ailelerin karar alıcı olduğu şirketlerin yatırımlarını içermektedir.
(HSBC , VODOFONE , CITI ,GE ,BP,BAT v.s.)

Yakın dönemdeki çok tartışmalı maden yatırımlarının da arkasında aynı ailelerin olduğu yönünde kuvvetli işaretler var. Rio Tinto ile ilgili sayfanın yanında ki linke bakabilirsiniz.

Bunun yanında sıcak para veya fon yatırımı olarak adlandırılan sermaye girişleride benzer şekilde aynı kaynaktan beslenmekte ve miktar olarak 200 Milyar doları bulmuş bulunmaktadır.

Söz konusu karar alıcıların yuvalandığı ve tamamen yönetiminde sözsahibi olduğu yer ise ;

http://en.wikipedia.org/wiki/City_of_London linkinde görülen bölgedir.



400 Milyar dolar borcumuzu yöneten hazinenin başındaki bakanımızda İngiltere EXETER Üniversitesinde eğitim görmüş ve ülkemize döndükten sonra ABD büyük elçiliğinde yıllarca görev yapmış İngiltere vatandaşlığını almış Türkiye ye önemli miktarda fon yatırımı yapmış,yukarıda anılan ailelerden en etkini Rohtschilds ailesinin kontrolündeki Merrill Lynch yatırım şirketin de uzun süre önemli mevkiilerde görev yapmıştır. Öz geçmişi kendi sitesinden ;
http://www.mehmetsimsek.gen.tr/index.php?id=profile

Bu bilgilere sahip olduktan sonra, geriye doğru bir kaç gazete haberini hatırlasak hiç fena olmaz ..

3 Haziran 2007, Pazar İstanbul'da gerçekleştirilen 55. Bilderberg Toplantısı sona erdi.

22 Temmuz seçimleri ile birlikte AKP %46.7 oranında oy ve 342 milletvekili çıkararak kendi beklentilerinin bile üzerine çıktı

İNGİLİZ-ABD İLİŞKİSİNİN SONU 01 Ağustos 2007 Çarşamba 09:54
İki ülke yollarını ayırdı. Camp Daviddeki Bush-Brown zirvesinideğerlendiren Amerika ve İngiliz basını, iki ülke arasındakiilişkilerin sonlandığını yazdı.

Exeter üniversitesinden masterli ve seçilmesi çok sert tartışmalara neden olan Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11.cumhurbaşkanı seçildi

(Exeter üniversitesi ile ilgili internet sayfalarına düşen garip iddialar mesela İngiliz gizli servisinin -MI6-eğitildiği iddiası)

Seçim sonrası hızla gündeme sokulan ve zaman zaman alevlenip soğuyarak aylarca devam eden ancak AKP kapatılması istemli dava açılınca kapsam değiştiren "Sivil Anayasa" hazırlığı tartışmaları.

İngiltere 25-27 Ekim tarihlerinde ilginç bir konferansa ev sahipliği yapacak. Fethullah Gülen'in İslam yorumunu ve bunun dünyaya katkılarını tartışacak 45 bilim adamı Londra'nın en saygın binalarında bir araya gelecek Haber Tarihi : 17 Eylül 2007 (16:41)

17 Ekim, 2007 17:20:00 (TSİ) Tezkereye Meclis onayı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak ile mücavir alanlara gönderilmesi için hükümete 1 yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık tezkeresi 19'a karşı 507 oyla TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

22.10.2007 10:19:39PKK'nın Hakkari Dağlıca'da 12 askerimizi şehit etmesi, başkentin gündemine bomba gibi düşerken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında yapılan Güvenlik Zirvesi'nden teröre karşı 'Bedel ne ise ödemekten kaçınılmayacak' kararı çıktı
(saldırının yapılış şekli itibariyle IRAK ta bulunan Black Water gibi ABD özel güvenlik şirketlerinin PKKya teknik destek vermiş olabileceği veya saldırıya fiilen katılmış olabileceği iddiaları)

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Gordon Brown arasında 23 Ekim 2007 günü Londra'da; Türkiye- İngiltere StratejikOrtaklık Anlaşması imzalandı.

ABD Başkanı George W. Bush ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşme sona erdi. Beyaz Saray'da TSİ 20.15'te başlayangörüşme yaklaşık 1,5 saat sürdü.05.11.2007 23:41:46 PKK ortak düşmanilan edildi.

Konya'yı ziyaret eden İngiltere Prensi Charles, Mevlana dersi verdi 27Kasım 2007 10:45
Türkiye'yi 37 yıl aradan sonra Kraliçe Elizabeth 2008 yılı içinde ziyaret edecek.

( http://www.nethaber.com/Haber/61815/Kralice-Turkiyeye-geliyor-ama-otelde
Ve yine ne ilginç ki bir savaş gemisi ile geliyor .Missouri Zırhlısı gibi hatta daha büyük bir savaş gemisiyle ve de kalmak ve ülkeyi -sembolik olarak- teslim almak üzere geliyor. uçak gemisi HMS ILLUSTRIOUS -gemi isminin anlamı ünlü,meşhur,tanınmıştır- )Ekleniş tarihi 24 Nisan 2008


Bu arada Abdullah Gül ile RTE arasında güvensizlik temelli bir ilişki olduğunu gösterir emareler olarak RTE nin ardından bir Cumhurbaşkanına yakışmayacak şekilde Bush la yapacağı ayaküstü denebilecek bir görüşme için ABD ziyareti ve RTE nin otelde Suudi Kralı ile yapacağı görüşmede yalnız bırakmayarak Otele yani kralın ayağına giderek tüm devlet protokolünü alt üst etmesini not edelim...


Körez bölgesi emirliklerine Türkiyeden ve Türkiyeye bu bölgeden son altı ayda 50 den fazla bakan , başbakan ve devlet başkanı düzeyinde resmi daha fazla sayıda gayri resmi ziyaret yapıldığını lütfen hatırda tutun.

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, İngiltere Genelkurmay Başkanı'nın davetlisi olarak Londra'ya 3 günlük resmi ziyarette bulundu.21 Ocak2008 Pazartesi Saat 16:49.

ve devamında veya öncesinde hava operasyonları ..

İspanyadan başlatılan Türban tartışmaları ve Anayasa değişikliği...

Genel Kurmay Başkanının yerli yersiz bir şekilde dile getirdiği garip çümle " TSK SUÇ ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR"....

Arkasından da sınır ötesi operasyon .Cumhurbaşkanın türban ile ilgili onayı Talabani ziyareti Teröre siyasi çözüm dayatmaları...ve bildik yakın zamanda yaşanan tartışmalar , muhalefet ve askerin de taraf olduğu...

VE EN SON OLARAK AKP nin KAPATILMASI İSTEMLİ DAVA.

Şimdi AKP kapatılacak, yobazlara haddi bildirilecek, türbanlılar azalacak, laikler başa gececek diye sevinen veya AK Parti kapatılacak bu dinsiz düzen sahipleri dindarlara yine aman vermeyecek diye endişelenen okuyuculara üzülerek konu hakkındaki inancımı anlatabilirim.

Yukarıda ki anlatımlardan anlaşılacağı ve burda olmayan diğer bilgilerle tamamlayabilceğiniz gibi 1 Nisan 1946 günü boğaza demirleyen emperyalizimin Missouri zırhlısının (Japon Teslim anlaşmasının imzalandığı savaş gemisi, teslim alma misyonlu sembolik anlatıma dikkat ) ABD büyükelçimiz Münir Ertegün'ün cenazesini getirmesi ile tekrar somut olarak başlayan ve dozu her gecen yıl ve her gelen iktidarla artan hegemonyasının son noktasını 1999-2001 parasal ekonomik manipulasyonun hazırladığı sosylojik ortamda yapılan 3 Kasım 2002 seçimleri ile AKP yi iktidara getirerek koymuş ve Türk Milletinin ve Devletinin tabutuna son civileri çakmışlardır.

Bu arada bir konuyu hatırlatmadam geçemiyorum .
ABD tarafından eğitilerek yaratıldığı hala manipüle edilerek yönlendirildiği konusunda kuvvetli iddialar olan EL KAİDE terör örgütünce 2003 yılı 1 Martında Abdullah Gül ün başbakanlığı sırasında ABD ye Türkiye yi kullandırma ile ilgili teskerenin red edilmesi üzerine Kasım ayında İstanbulda meydana gelen saldırıların HSBC BANKASI İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU VE SİNEGOGLAR OLAN hedeflerini hatırlamanızı tavsiye ederim.


Bu saldırılara konu olan hedeflerin tamamı Rothschilds ailesiyle , ekonomik ortakları ve yuvalandıkları parasal üs olan British kraliyet ailesi ile alakalı hedeflerdir.


Peki bunun anlamı nedir ?


İngiltere daha altmış yıl öncesine kadar dünyanın üçte birine sahip bir imparatorlukken ikinci paylaşım savaşı sonrası birden kendi küçük adasına dönüvermişti.


Ama ne için ve nasıl?


Tamamen başka bir yazının konusu olan bu konuya girmeden soğuk savaş sonrası dünya da ABD süper gücünün görünür üstünlüğüne rağmen asıl karar alıcı gücü kurmuş olduğu etkili gizli açık sosyal örgütlenmeler ve küresel sermaye yapısı üzerindeki parasal hakimiyeti ,çok uluslu şirketlerin yönetiminde ki etkisi ile elinde bulunduran British (Rothschilds) hanedanlığı -ki buna küresel elitte diyebiliriz -ABD ulus devletinden etki alanlarını tek tek geri almaktadır.


Ve belkide küresel elit yüzünü döndüğü parasını yatırdığı hızla ekonomilerinin büyümesine ve güçlenmelerine kaynak sağladığı Çin ve Hindistan gibi iki eski etki alanının enerji alanlarının kontrolünün tamamen ABD kontrolüne geçmesini ve bu nedenle tüm söz hakkının ABD de olmasını istememektedir.Bu anlamda yükselen etki alanlarının enerji oyununda ABD ye teslim olmasını engellemeye çalışmaktadadır.


Kurulmakta olan yeni dünya düzeninin kuruluşu aşamasında Türkiye de olan da budur.Daha önce ki Türk Hükümetlerinin çoğu gibi AKP ortak projesi iktidara taşınmış ancak içinde yer alan kanatlardan British etkisindeki kanat Irak savaşının başında ABD devletine acı bir süpriz yapmıştır.


Nato dolayısıyla en etkili olduğu ordunun bu duruma müsade etmesi "Çuval Hadisesi" ile cezalandırılmış,organizasyonun etkileyicileri de yukarıda anılan saldıya maruz kalarak ,bu etki alanının el değiştirmesinin kolay olamıyacağı anlatılmak istenmiştir.


Bu gün AKP nin kapatılması davasıda ABD eksenli bir yapının tasfiyesi amacını taşımakta ve topluma yansıyan gerilimin çatışmaya kadar vardırılması ihtimali bulunmaktadır.

Derdimiz ne türban, ne laikliktir.

Derdimiz var veya yok olmakdır.Günün 'manzarayı umumiyesi' 19 Mayıs1919 dan daha kötüdür.

Ergenekonun soruşturmasınanın hedefinde TSK içindeki bir kanadın tasfiyesi vardır.Çünkü görev başındaki ve göreve gelecek komuta kademesinin şekillendirilmesi aslında Türkiye de hangi güçlerin etkin olacağını belirleyecektir...

Bu sayede asıl büyük oyunda Türkiye ye bicilecek rol bu kez kazaya uğramadan oynatılabilecektir.


Bizi bekleyen eperyalizmin planı ;

Toplumda her tür inançsal ve etnik kutuplaşmaların artmasını sağlamak, siyasal krizi yükseltip yöneterek, ortaya çıkacak kaos ve iç savaş ortamında iyice zayıf düşen ve fiilen dağılmış bir devlet bırakmak....



Zaten elindeki medya gücü ile emperyalizm psikolojik harbi kazanmış ve kültürel olarak Türk ve Türklük kelimelerinden Türke ait tüm sembollerden Türk milletini tamamen soğutmuştur...


Türkiyeyi gücsüzleştirme hali daha büyük bir planın gereğidir.


Aslında bu yaşananlar bize yani Türkiye'ye has bir durumda değildir .Pakistan da , İran da Süriye de hedeftedir ..


Afganistan ve Irak ın olduğu gibi.


Büyük oyunun bölgemizdeki görüntüsü bir Sünni Şii savaşı için gerekli taraf yaratma ,tarafları zayıflatma veya güçlendirme projesinin uzantısıdır.

Her nekadar İran hedef gibi gözükse de -ve gerçektede öyledir -güçlü sünni ülkelerin hepsi ile birlikte baş etmesinin imkansızlığı nedeni ile Irak tan koparılacak güney deki şiilerin İran a yakınlığının bilinmesine rağmen tek birlik yanlısı şii grup olan Mukteda Sadr ın zayıflatılması ayrılıkcı şiilerin diğer ayrılıkcı kürtler ile birlikte her zaman hükümette yer alarak güçlendirilmesi İran la olan gizli ve pek sinsi dehşet dengesi yaratma çabasının ürünüdür.




Şii nufusları ile sünni emirlerin yönetimideki körfez ülkelerinin büyük mali fonlarına rağmen kendilerini koruyacak gücleri yoktur. Bölgenin Türkiye ilgisi , ziyaret trafiğinin baş döndürücülüğünün altında bu koruyucu ittifak arayışları vardır.

Eski İngiliz sömürgesi Pakistanın bölünme projesi tüm hızıyla ilerlemektedir.Beluci bölgesinde ayrılıkcı terör örgütü her gecen gün güçlendirimekte ama Pakistan ordusu karşısında hiç bir şansı bulunmamaktadır. Tıpkı PKK gibi.


Ama siyasal bölünmüşlükte ki aktörler olan güçlü Ordu ve uzantısı Müşerref,Peştun kabililer,Sind de ki muhacirler ile Pencap aristokrasi arasındaki çekişmeler kaşınmaktadır.Bu grupların siyasal temsilcileri Radikal islamcı Taliban ın yaratıcısı medreseler etrafında örgütlü islamcı parti ve gruplar , Namaz Şerif ve Butto nun halk partisi birlik yanlısı ve bölünmeyi engelleyen en büyük güç olan orduyu zor durumda bırakmaktadır.


Tabii British(Rothschilds)egemenlğinin uzantıları ve faliyetleri ülkenin uzun sömürge geçmişinin bir iz olarak heryerde ve herkesimde yerleşmiştir.Hiçte boş durmamakta ve eperyalizmin istikrarsızlaştırma projesine her türlü manipulasyon ve hainlikle büyük katkılar sunmaktadır.

İran la hazırlanmakta olan muhtemel bir sünni şii savaşında Nükleer güç olan Pakistanın da taraf edilmesi düşünülmekte ama önce İran ın ve belki Türkiye nin de Nükleer güç haline getirilmesi gerekmekte şii birliği sağlanarak İran ın güçlendirilmesi sağlanmalı ve Pakistan Türkiye gibi komşularınında istikrarsızlaştırılıp zayıflatılması gerekmektedir ki bir denge kurulabilsin ve savaş olsun veya olabilsin.

Bu arada Türkiye nin içinde ki Türkçülük ve Turancılık propagandaları ile de savaş için zemin oluşturulması çalışmaları olabilir. Bu çerçeve de Güney Azerbaycan Türklüğünü ve İran nufusunun yarısının Türk olduğunun vurgulandığı konuşmaları yakın gelecekte sıklıkla duyarsak şaşırmayalım.

Mısır da eski bir ingiliz sömürgesi olmasının yanında günümüzde ABD nin yönetiminde en çok etkin olduğu güçlü bölge ülkelerinden biridir.Bu günlerde Mısır da da iç karışıklıkların iktidar mücadelelerinin oluştuğunu yaşandığını görmemiz kaçınılmazdır.



Tabii olan ise bu çoğrafyanın ülkelerinin iş birliği ve ulusal sınırlarına saygılı bir şekilde iş birliği yapmaları dini ve etnik yapılarındaki farklılıkları her ülkenin kendi içinde çözmesi gerekmektedir ki bu mükün ve olabilecek bir şeydir.

Eğer emperyalist güclere teslim olmayan onların manipülasyonlarına oyunlarına gelmeyen yöneticileri bölge ulusları başlarına getirebilirlerse kurtuluş sözkonusu olabilir .


http://www.ecosecretariat.org/


Bu anlamda Ekonomik İşbirliği Örgütü çatısı altında toplanmış bu devletlerin bu örgütü ne yapıp edip bir an önce işler hale getirmeleri ve bunu askeri işbirliği ile kuvvetlendirmeleri şarttır.


Ancak bu durumda emperyalist güçlerin ki Rusya ve Çin de dahildir bölge halklarına verdikleri verebilecekleri zararlar en aza indirgenebilir veya önlenebilir.Bu işbirliği sağlanamazsa yakın gelecek savaşlar acılar ve yok oluşlarla dolu olacaktır.


Irak ve Afganistanda olduğu gibi.


Orta Asya da yeni bağımsızlığı kazanmış Türk Cumhuriyetlerininde Çin ve Rusyaya karşı bağımsızlıklarını koruyabilmeleri ancak böyle bir işbirliğine bağlıdır.


Tüm bu olan bitenler Afrika ( Sudan,Darfur, Somali,Cad,Nijerya,Zimbabve v.s. ) ve Güney Asyadaki ,Güney Amerikadaki gelişmelerden ilişkisiz değildir.Küresel elit tüm Dünyada güç oyununu soğuk savaş öncesinde kaldığı yerden ve aynı yöntemlerle 21. yüzyıl teknolojisini kullanrak oynamaya devam etmektedir...

ŞEYTANIN ASIL GÜCÜ VAR OLMADIĞINA İNANDIRMASIDIR‏

Son not : ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney,Türkiye'yi de kapsayan Ortadoğu gezisinin son durağı Ankara da hızlıca görüşmelerini tamamladı.İstanbula geçti. Kiminle ve ne görüştü acaba İstanbul da. Nereleri ziyaret etti. Gelişmeler durmuyor durmayacak.

Peki nemi yapacağız....??

ATAMIN GENÇLİĞE HİTABESİNİ YENİDEN OKUYUP GEREĞİNİ YAPACAĞIZ..

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

27 Mart 2008